Gerek ülke, gerekse ilçe olarak geldiğimiz nokta içler acısı. İş yoğunluğundan fırsat buldukça sohbeti hoş, sözüne sadık, konuştuğu dinlenilir hali hatırı sayılır dost ve arkadaşlarımızı ziyaret ediyorum. Malum gündem hep aynı, Nasılsın? İşler nasıl? vs vs. Ortak nokta ya “Şükür!” deyip geçiştiriyoruz ya da nefesimizin sonuna kadar, battık, bitik! Piyasa kötü serzenişlerimiz arşa yükseliyor. Son günlerde hatta son aylarda hepinizin de dikkatini çekmiştir bir işçi ya da personel sıkıntısıdır aldı başını gidiyor. Birçok iş yeri, birçok özel sektör, bakkalından köftecisine, tuzcusundan, nakliyecisine birçok kişi personel arıyor.
Hatta daha önce şuan personel arayan iş yerlerine torpille girildiğini günler unutulmamışken, bugün aynı iş yerleri gazete ilanları, sosyal medya reklamları ile personel aramasına rağmen işçi bulmakta zorlanıyor. Oysa günümüzde siyasilerden vatandaşların e büyük isteği, “Oğlumu-kızımı işe al! İsteğinde bulunurken, Ya da almadığı için oy dahi vermezken ne oluyor da, onca iş yeri işçi bulmakta güçlük çekiyor? Ya da iş arayan kişi ya da kişiler bu iş ilanlarına neden duyarsız kalıyor? Aslında bana göre bunun tek sebebi çalışan ya da çalışacak olan kişiler biraz işlere keyfi bakmaları. Yani rahat iş peşinde olmaları. Bizde bir yerde çalışacak olsak, ya masa başı iş istiyoruz, ya da bir takım yetkililerimizin verilmesini. Bir başka neden ise sanırım çocuklarımızın biraz daha kıymetli olması. Ben çalışma hayatıma ilkokul beşinci sınıfta başladım. Yani o yaşta ilçemiz semt pazarında sebze ve meyve satıyordum. Şuan oğlum 11 yaşında, zaman zaman “seni işe vereyim mi?” Ya da “ben senin yaşında şu işi yapıyordum” dediğimde emin olun çocuğuma dahi tuhaf geliyor. Bende olmak üzere hepimiz çocuğumuz okusun, doktor olsun, öğretmen olsun, falanca olup koca koca adam olsun istiyoruz. Ama gözden kaçırdığımız bu memlekete Gazeteci, af edersiniz çöpçü, hamal ve ayakkabı boyacısı da lazım. Üzülerek belirtmek isterim ki, emin olun ilerleyen yıllarda çalıştıracak kişi bulmakta güçlük çekeceğiz. O yüzden kimse kusura bakmasın ama iş yok diye ver yasın etmesin. İş var ama beğene yok!
Gözün aydın Şereflikoçhisar! İlçemize birkaç adet daha zincir market açılıyor. En son saydığımda sayıları 15’i bulan zincir markete iki tana daha ekleniyor. Hatta birisi ilçemizde bulunan yerli mağazaların belki de en büyüğü olacak konumda. Bu şu demek, ilçem halkı yerli esnaftan çok yabancı esnafa sahip çıkıyor. Bu şu demek benim vatandaşım, düğününe, cenazesine yabancı esnafın gelmeyeceği bile bile alışverişini zincir marketlerden yapıyor. Aslına bakarsanız bizim yerli esnafında bunda suçu yok değil. Bir yerde bizleri bu zincir marketlerin kucağına itiyor. Bakın yaşadığım bir olayı anlatayım. Gazeteciliğin yanı sıra ilçemizde Kültür Mantarı üretimi yapıyorum. Ama ne hikmettir ki üretmiş olduğum ürün, ilçemizin mantar ihtiyacının %20’sini karşılayacak durumdayken zaman zaman satış konusunda sıkıntı yaşıyorum. Hani her köşe yazımda sahip çıktığım yerli esnafımız olan AVM’ler (Cemre hariç) benim üretmiş olduğum mantarı almıyor. Bahanesi ise benim fiyatımın Aksaray’dan 1 hadi 1,5 lira fazla olması. Onun sebebi ise Aksaray’da üretim yapan kişilerin oda sayılarındaki çokluğu ve benim vermiş olduğum işçi parasını vermemeleri. Oysa ben günlük hatta saatlik taze mantar toplayıp tedarik ederken, bu tip benden almayıp 1lira için Aksaray’dan alan AVM’ler ilçem halkına 3 en kötü 2 günlük bayat ürünü satmayı tercih ediyor. Hal böyle olunca ben dahi alışverişimi yerli esnaftan yapmamayı düşünürken, ilçem halkının zincir marketlere olan bağımlılığını çok görmüyorum. Ama ne olursa olsun, yine de yerli esnaf bizim esnaf. Her ne olursa olsun yerli esnafa sahip çıkmalıyız. Yoksa emin olun her cadde ve sokak başında zincir marketler daha çok şube açıp, yerli esnafımızı yudum yudum bitirecek haberimiz ola.
Bu vesile ile helal kazancın en büyük kazanç olduğunu, en kötü işte dahi çalışsak bir başkasının eline bakmaktan daha güzel olduğunu, sebebi ne olursa olsun yerli esnaftan başka dostumuzun olmadığını unutmamak dilek ve temennisi selam ve dua ile..
DİĞER HABERLER
Huzurevi ve engellilerimiz
ALLAH İÇİN SEVMELİYİZ
MEHMET ÇETİN- Mustafa Erdil