Şereflikoçhisar Tuzgölü Haber Gazetesi

Gazete – Matbaa – Baskı İşleri

HUZUR VE KURTULUŞUN REÇETESİ

Peygamber Efendimiz bir gece namaz kılarken o kadar çok ağladı ki, sakalından süzülen gözyaşları göğsüne hatta yere damladı. Bu hali gören Hz. Âişe hayret ederek, “Yâ Resûlallah! Yüce Allah senin geçmiş ve gelecek bütün günahlarını affettiği halde niçin ağlıyorsun?” diye sordu. Peygamberimiz (s.a.s) şöyle cevap verdi: “Allah’a şükreden bir kul olmayayım mı?” Peygamberimizin gözyaşlarında saklı olan şükür, yapılan iyiliğin değerini bilmek ve iyiliğe iyilikle karşılık vermektir. Namazın anlamında var olan şükür, maddi ve manevi bütün nimetlerin asıl sahibinin Allah Teâlâ olduğunu idrak etmektir. Kulun dilinde daim olan şükür, Allah’a gönülden itaat edip günahlardan uzak durmak suretiyle, nimete minnettar olmaktır.
Bütün ibadetler bir tür zikirdir. Ancak asıl zikir, kalbin derinliklerine inen ve onu fetheden zikirdir. Bu zikrin sonucunda, kalp Yüce Allah(Celle Celâluhû)’ı tanır, O’na bağlanır ve O’ndan başkasını aramaz. İşte bu hal, gerçek hürriyyettir. Bütün korku ve endişelerden kurtulmak, bu dünyada huzura, ebedi âlemde de sonsuz mutluluğa ulaşmaktır.
Her insanın farklı beklenti ve endişeleri vardır. Herkes beklentilerine ulaşmak ve endişelerinden kurtulmak ister, bunun için her yolu dener.
Sonu ölüm ve son durağı ahiret olan insan için en büyük hedef, Yüce Yaratıcısı’nın hoşnutluğuna ulaşmaktır. Böylece ebedi saadet yurdu cennete girmek ve Yüce Allah’ın cemalini görmektir. Yüce Allah’ın bir kulundan razı olması en büyük saadettir. Bu nimet, cennetten daha büyüktür.
İnsanın gerçekten endişelenmesi gereken en büyük tehlike, ilâhî sevgi ve rahmetten mahrum kalıp, ebediyyen Yüce Allah’ın gazabı altında bulunmak ve O’nun cemalini hiç görememektir. Bu azap, cehennemden daha şiddetlidir. Dünyadaki bütün korkular ve sıkıntılar bunun yanında hiç kalır. Kim Yüce Allah’ın rahmetiyle bu azaptan kurtulup ilâhî himayeye girerse, o kimse hedefine ulaşmış ve gerçek zaferi ele geçirmiş olur.
Peygamber (Sallallahu aleyhi ve sellem) Efendimiz Ashabına cemaat halinde ve ferden (tek tek) telkinde bulundu. Cenâb-ı Hak, Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyurur: “Artık siz beni anın ki ben de sizi anayım. Bana şükredin, nankörlük etmeyin!”2 Rabbimiz Vehhâb’dır, Rezzâk’tır, Melik’tir, Kerîm’dir. Küçük-büyük, zenginfakir, güçlü-zayıf her insan, hayatını ancak O’nun verdiği imkân ve ikram sayesinde sürdürebilir. Bu gerçeğin farkında olmak, kadir kıymet bilmek ve Nimetin Sahibi’ne şükretmek, mümin bir kul olmanın vazgeçilmez gereğidir. Mümin, Rabbine olan minnettarlığını bütün varlığıyla hisseder, dile getirir ve gösterir. Kalbiyle şükreder; Rabbini daima gönlünde taşıyarak O’na karşı borçlu olduğunu bilir. Diliyle şükreder; Rabbini her an övgüyle anar. Bedeniyle şükreder; elini, dilini, gözünü, kulağını iyi işlerde kullanarak her türlü çirkinlikten uzak tutar. Mümin bilir ki aklın şükrü iman etmek ve faydalı bilgi üretmek, ilmin şükrü bildiğini öğretmek ve uygulamak, malın şükrü ihtiyaç sahipleriyle paylaşmak, sağlığın şükrü ise hayırlı bir insan olmak için çalışıp çabalamaktır.
Seddat ibni Evs (Radiyallâhu anh) Hazretleri diyor ki:
“Resulûllah’ın yanında idik. Resulûllah(Sallallahu aleyhi ve sellem) Efendimiz;
– ‘İçinizde garip (yabancı) kimse var mı?’ diye sordu. ‘Yok.’ dedik.
Kapının kapatılmasını emretti ve ‘Ellerinizi kaldırınız, (Lâ ilâhe illallah) deyiniz’ buyurdu. Sonra
– ‘Allah’ım! Sana Hamd olsun ki, Sen beni bu kelime ile bas ettin (yarattın) ve onunla bana cennet vaadeyledi. Muhakkak ki Sen vaadinden dönmezsin (Hulf etmezsin)!’ dedikten sonra ‘Agâh olun. Muhakkak Allahu Zülcelâl sizi mağfiret etti.’ buyurdu.”
Ferden telkini de şöyledir: “İlim beldesinin kapısı Hz. Ali (Radiyallâhu anh), Rasûlullah (Sallallahu aleyhi ve sellem)’ın huzurunda ashabla beraber otururlarken Ya Rasûlallah, anam, babam, canım, sana feda olsun, Allah’a vuslat yolunun en yakını ve kullarına en kolay geleni ALLAH indinde de en faziletlisini bize bildirirmisin?”
Peygamber Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem); “Ya Ali yaklaş” edi. “Dizlerini dizlerime daya. Gözlerini yum. Benim Cemalimi gözlerinin önüne getir. Söylediklerimi de tekrarla;
– “Fa’lem ennehu lâ ilâhe illâllâhu” üç tekrarladılar. “Benim ve benden önceki Peygamberlerin söylediklerimizin eftali (Lâ ilâhe illallah)’tır.
7 kat gökler ve 7 kat yerler terazinin bir kefesine ve (Lâ ilâhe illallah) ta diğer bir kefesine konsa, hepsinden ağır gelir!” buyurduktan sonra
“Ya Ali(Keremallahü veche)! Yeryüzünde ALLAH diyen bulundukça kıyamet kopmaz.” buyurdu. Daha sonra dediler ki: “Ya Ali, bu zikre devam et.” “Peygamber Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem) Mekke’den, Medine’ye hicretlerinde saklandıkları sevr mağarasında, diz çökmüş bir vaziyette, gözlerini yumarak Hz. Ebubekir (Radiyallâhu anh)’in kulağına “Tevhid kelimesini” üç defa fısıldamış. Hz. Ebubekir (Radiyallâhu anh) kulakların duymadığı, gözlerin görmediği birçok keşf ve sırlara mazhar olmuştur.

Sakarya araç kiralama Sakarya evden eve nakliyat