Şereflikoçhisar Tuzgölü Haber Gazetesi

Gazete – Matbaa – Baskı İşleri

Yağmur bitince, şemsiye yük olurmuş insana!

Ne güzel, ne kadar anlamlı, ne kadar günümüzü, yaşanmışlıkları, yaşadıklarımızı anlatan ve yaşayacaklarımıza yön verecek bir söz. Son günlerde epeyce sık duymaya başladık. Facebookta, İnstagramda, diğer sosyal medya kanallarında, hatta bazı kişiler arabaların arka camına dahi yazdırmaya başladı. Peki gerçekten öyle midir? Yağmur bitince, şemsiye insana yük olur mu? Aslına bakarsanız bu yük olma olayı hepimizin başına gelen, geldikten sonra anladığımız, ancak bir türlü kendimize dahi ikrar edemediğimiz bir talihsiz olaydır. Talihsizdir diyorum, çünkü; başımıza geldiği anda tarifsiz bir duygu, pişmanlık, üzüntü ve gelecek adına kaygılar yaşamaya başlarız. İnsana, insanoğluna güvenimiz yıkılır, her şeyin çıkar ve menfaat olduğunu düşünür, kuracağımız dostluklara, arkadaşlıklara engel teşkil eder.
İnsan yağmur yağdığında ihtiyacı olan şemsiyesi o an için ne kadar kıymetli ise, yağmur kesildiği, artık şemsiyeye ihtiyacı kalmadığını düşündüğü an, o şemsiye yük olur insana. Aslında bu söz menfaati sona eren kişileri hatırlatmak, sırf çıkar ve kazanç uğruna kurulan dostlukların sonunun ayrılık olduğunu ima etmek için söylenmiştir. Ama dostluk bu kadar kolay vazgeçilecek bir konu, bir bağ değildir. Dostluk çıkarsız, menfaatsiz, kazançsız, hatta sırf fedakarlık üzerine kurulmuş bir kavramdır. Ama günümüzde en ufak çıkarı ve menfaati biten bir anda size sebepsiz ve nedensiz sırt çevirir. İşin en acı yanı ise, hançerin nedeninin siz olduğunu ima eder. Açık açık “artık sana ihtiyacım kalmadı, sana işimde düşmez, senden alacağım bir şey de kalmadı, dolayısıyla seninle çıkarım bitti, daha başka çıkar sağlayıp, rant elde edeceğim kişi ya da kişileri bulduğum, aslında ben adam olmadığım için böyle yapıyorum” diyemediği için hep suçlu seni ilan eder.
Tüm bunların yanında bir de yalakalar vardır, aslında hiç ihtiyacı yokken, işi gücü yerinde iken, biri ya da birilerine sırf şirin görünmek adına senden uzaklaşma gereği hisseder. Burada da asıl amaç bellidir. Kazanç elde etmek. Aslında kazandığı hiçbir şey yok, aksine kaybeden taraf olmuştur ama farkında değildir. Çünkü karşıdaki kişi, başkasını satarak yanına gelen kişinin, elbet bir gün kendisini de satacağını bilir.
Ama gerçek dostluklar bakidir. Sebebi, sonucu sormaz, artı ve eksisini hesap etmez, sevdiği, güvendiği insanın arkasında adeta kapı gibi durur. Hatta gerçek dostluk; “ hadi gidiyoruz!” denildiği anda; “ Nereye diye sormayan kişidir!” Dostluk demişken yazıma çok hoşuma giden bir hikaye ile son vermek istiyorum.
Genç adamın biri babasına her gün, “Benimde dostlarım var sendeki dost gibi” der. Baba itiraz eder: “Olmaz öyle çok dost, hakikisi belki bir, belki iki. Fazla bulamazsın gerçek, hakikisi…” Devam eder durur konuşma, Aralarında başlar bir tartışma. Karar verirler bir sınava, Dostun hakikisini anlamaya… Bir akşam bir koyun keserler ve koyarlar çuvala Baba der ki oğluna: Hadi al bu çuvalı, şimdi götür dostuna. Çuvaldan kanlar damlamakta, Sanki öldürmüşler de bir adam, koymuşlar çuvala. Dıştan böyle sanılmakta. Delikanlı sırtlar çuvalı, gider en iyi bildiği dostuna, O dost bakar ki bir çuval, hem de kanlı, Kapar kapıyı hızla delikanlının suratına, Almaz içeri arkadaşı. Böylece tek tek dolaşır delikanlı, Kendince tanıdığı sevdiği dostlarını. Ne çare hepsinde de sonuç aynı. Evlat geri döner; ama içten yıkılır. Babasına dönerek, ”Haklıymışsın baba” der. “Dost yokmuş bu dünyada, ne sana ne de bana” Baba “Hayır, evlat” der. “Benim bir dostum var bildiğim. Hadi çuvalı al da bir kere de git ona.” Genç adam, çuvalı sırtlar tekrar. Alnından ter, çuvaldan kanlar damlar… Gider baba dostuna, kabul görür, sevinir. O dost, delikanlıyı alır hemen içeri. Geçerler arka bahçeye. Bir çukur kazarlar birlikte, Çuvaldaki koyunu gömerler. “Adam” diye de üzerine serpiştirirler toprak. Belli olmasın diye de dikerler sarımsak. Genç adam gelir babasına: “Baba işte dost buymuş” diye konuşunca Babası “Daha erken o, belli olmaz şimdiden. Sen yarın git ona çıkart bir kavga, At iki tokat hiç çekinmeden İşte o zaman anlaşılacak dostun hakikisi. Sonra gel, anlat bana” Genç adam, aynen yapar babasının dediğini. Maksadı anlatmaktır dostun hakikisini. Babasının dostuna istemeden atar iki tokadı. Der ki yiyen dost “Git de söyle babana, Biz satmayız sarımsak tarlasını öyle iki tokada”
Aynı o misal. Dostlarımızı arkadaşlarımızı iyi seçelim, ne yağmur bitince şemsiyeyi yük gören dostumuz olsun, nede iki tokada sarımsak tarlasını satan… Yağmurda birlikte ıslanıp, kanlı çuvalı toprağa gömüp, sarımsak eken dostlar edinmek, dilek temennisi selam ve dua ile…

Sakarya araç kiralama Sakarya evden eve nakliyat