Dükkânımızın tam arkasında evinin olması sebebiyle komşumuz olan Ahmet Amca, sessiz sakin bir o kadar da zayıf ve esmer idi. Zayıflığına inat elinden sigarası da düşmezdi.
Belediye İşhanı Mescidinde görevli imamın olmadığı zamanlarda bazen imam oluyor idik. İlk zamanlarda sesimin yüksek çıkması için ikaz eden Tilkinin Ahmet Amcayı rahmetle anıyorum.
Ahmet Amcamızla konumuza örnek ama aynı zamanda bize tecrübe veren ilginç bir hatıramız var. Bir gün rahmetli babamdan satın aldığı sarı liraları getirdi ve tezgâhın üstüne hışımla bırakarak
-Bak Hacı Ağa verdiğin liralara, ne hâle geldi?
Sarı renkteki o Reşat altınlar kapkara olmuş! Nasıl olabilirdi bu? Babam, Reşatları satın aldığı toptancıyı dürüst olarak bildiği için, Ahmet Amcayı teselli için şunları söyler:
-Tamam, bunları iade alıp, yenilerini vereyim. Bu altınları da İstanbul’daki toptancıya iade eder, durumu öğrenir ve değiştiririm.
İstanbul’a mal almaya gittiğinde Sirkeci’de bulunan Doğu İşhanı’ndaki reşat altın toptancısının tezgâhına o altınları, sitemle bırakan babama Şahap Amca, tebessüm ederek:
-Endişe etme Hacı Niyazi Efendi! Bu altını kullanan kadının teri, altının dış yüzeyini etkilemiş. Ona rica edelim, tuzu az kullansın. Bazı insanların teri, altını ve gümüşü oksitlendiriyor, der ve liraların ateşte tavlanarak yeniden yaldız ve cila yapılmasını personeline söyler.
Önce babamın ve sonra Şahap Amcanın, sattığı ürününe her halükârda sahip çıkma dürüstlüğü, bu hatırayı ifademize vesile oldu. Esnafımız, satış öncesi ve sonrası malına sahip çıkmalıdır.
Şahap Amcanın bende unutamadığım bir hatırası daha var. Kendisine gelen paketlerdeki ipleri atmayıp düğümleyerek top haline getirir, sonra bize yapacağı paketlere kullanırdı. Bu tutumlu alışkanlığını ders almıştım, çocukluğumun o yıllarında. Ekonomik durumunun zirvesinde olmasına rağmen en küçük bir ip parçasını heder etmeyen Şahap İkiz Amcamız, israfın bir büyük hata, haram, millî kayıp olduğunu bana uygulamalı ders vermişti.
Bu vesile ile iktisatlı olmanın ve israf etmemenin önemli izlerini bana hatıra bırakan Şahap Amcayı hep hayırla yâd ederim.
İnsanın duygu ve azalarıyla şükür etmesi anlamındaki manevi şükür olan iktisat, berekete sebep, bedene perhiz, sıhhate vesile, dilencilik zilletinden kurtaracak izzet sebebi, hem nimet içindeki lezzetin hissedilmesine ve görünüşte lezzetsiz görünen nimetlerdeki lezzetin tadılmasına kuvvetli bir sebeptir. Dolayısıyla iktisat, nimete karşı kazançlı bir hürmettir. İsraf ise sıralanan faydalı şeylere zıt olduğu için vahim neticelere sebeptir.
Her şeyde iktisat, hikmetli harekettir. Davranışların istikametli ve itidalli kullanılmasına sebep olan akıllı iştir. Müstahak olanlara hayırda ve ihsanda israf olmadığı gibi, israfta ise hiçbir hayır yoktur.
İsraf, hırsı tahrik eder. Hırs; kanaatsizliğe, hasarete ve ihlâsın kırılmasına sebebiyet verdiği için zararlıdır.
İbn-i Sina’nın tavsiyesi ile yazımızı sonlandıralım:
“Tıp ilmini iki satırla topluyorum. Sözün güzelliği kısalığındadır. Yediğin vakit az ye. Yedikten sonra dört beş saat kadar yeme. Şifa hazımdadır. Yani, kolayca hazmedeceğin miktarı ye, nefse ve mideye en ağır ve yorucu hâl, yemek yemek üstüne yemektir.”
Bu tavsiye, yemek üzerinden yapıldığı gibi konuşmak, uyumak gibi davranışlarımıza da uygulanabilir.
Ahmet ve Şahap amcaların hatıraları güzel ifadelerin nakline de vesile oldu. Bu vesile ile Allah, bütün geçmişlerimize rahmet eylesin, diyelim.
DİĞER HABERLER
TAPUDA RÜŞVET OPERASYONU 3 GÖZALTI
HUZUREVİ İÇİN ÇALIŞMALAR BAŞLATILDI
KIŞ AYI GELDİ PAZAR ESNAFININ ÇİLESİ BAŞLADI