Şereflikoçhisar Tuzgölü Haber Gazetesi

Gazete – Matbaa – Baskı İşleri

BİR ÖMÜRLÜK İBADET HAC

Kıymetli dostlar nasip olursa grubumla birlikte hac yolculuğu olan Medine-i münevvereye çıkıyorum. Kurrada ismi çıkmayan memleketimin güzel insanlarına orda bol bol dua edeceğiz. Kutsal beldelerden sizlere yazmaya çalışacağım.
Hac yolculuğu ahiret yolcuğu gibidir. İnsanın ahirete, ebedi hayatına yaptığı sembolik bir yolculuktur. Ölüme, mahşere yolculuktur. Çünkü ihram bir kefen misalidir. Mikat bir dünya değiştirme yeri ve ahirete gitme vakti gibidir. Hac iç içe anlam katmanlarıyla derinlikli, nice sembol ve hatıralarla bezeli ihtişamlı bir ibadet. Hayatın akışını değiştiren, insanı yenileyen, ümmet şuurunu ilka eden büyük manevi atmosfer. Haccı anlama adına çok şey söylenebilir. Fakat esas olan, yeterlilik sahibi herkesin hacca koşması, henüz gidemeyenlerin gitme isteğini kalbinde taşımasıdır.
İçinde bulunduğumuz hac ayları ve hac günleri senede bir kez gelir. Hacca nasibi olanlar yerinde duramaz. Kâbe özlemiyle yanarlar. Peygamber sevgisiyle tutuşurlar. Çoğu müslümanın “acaba bana da bir gün nasip olur mu” diye hasretini çektikleri hac mevsimine kavuşurlar. Bugünlere ulaşmanın mutluğunu yaşarlar. Her yıl kara, hava, deniz yollarıyla milyonlarca kişi dünyanın dört bir tarafından kıblemizin merkezine yönelir. Hac farzını yerine getirmek için kutsal topraklara doğru yola çıkarlar.
Hac bir yolculuktur. Kalplere yolculuktur. Geleceğe, ahirete yolculuktur. Geçmişe, peygamberlere yolculuktur. Rabbimiz’e yolculuktur. Kardeşlere, Kâbe’ye, Arafat’a, Mina’ya ve Hira’ya yolculuktur. Kuba’ya, Uhud’a, Hudeybiye’ye, Kıbleteyn’e, Ravza’ya gitmektir. Dünyada iken cennet bahçesine girmektir. Meleklerin indiği, Cebrail a.s.’ın vahiy getirdiği, Kur’an’ın nazil olduğu yerlerde bulunmaktır. Peygamberlerin yaşadığı yerde yaşamak, dolaştığı yerlerde dolaşmak, ibadet ettiği yerlerde ibadet etmektir. Hac, Kur’an-ı Hakîm’in övdüğü kutsal mekânlara yolculuktur.
Memleketimizden kalkıp Mekke’ye gelmek ve Kâbe’yi görmekle yolculuğumuz bitmiyor. Aksine yeni başlıyor. Hac, Allah’a yolculuğun başlangıç noktasıdır. Tıpkı Efendimiz s.a.v.’in Beytullah’tan rü’yetullaha yaptığı İsra ve Miraç yolculuğu gibi Kâbe, Rabbimiz’e yolculuğumuzun başlangıç noktasıdır. Hac bizim miracımızın adımıdır. Hac yolcusu Hak yolcusudur.
Hac, iç içe geçmiş birçok yolculuğu barındırır. Öncelikle insanın kendi iç dünyasına, kalbine yaptığı yolculuktur. Her ibadetin olduğu gibi haccın da kalbî bir boyutu vardır. Kabul olması Allah rızası için yapılmasına bağlıdır. Yani niyet sağlam olmalıdır. Kalpte Kâbe’nin Rabbi bulunmalıdır. Niyet, samimiyet, huzur ve sekînet kalbî yolcuğun halleridir. Bu yolculuk, kalbe imanı ve muhabbeti yerleştirme yolcuğudur.
Hac yolculuğu ahiret yolcuğu gibidir. İnsanın ahirete, ebedi hayatına yaptığı sembolik bir yolculuktur. Ölüme, mahşere yolculuktur. Çünkü ihram bir kefen misalidir. Mikat bir dünya değiştirme yeri ve ahirete gitme vakti gibidir. Arafat ise mahşerdir. Arafat vakfesi mahşerde affını bekleyenleri sembolize eder. Hac, başlı başına yeniden dirilişin, mahşerin provasıdır.
Bu provada hiç kimse birbirinin ayıbına bakmamalıdır. Çünkü mahşerde sadece kendisiyle meşgul olacaktır. Hacda birisinin ayıbı ile meşgul olan mahşerin provasını anlamamış demektir.
Herkesin dünyada bazı planları vardır. Bu okulda okuyacağım, şu işi yapacağım, şöyle bir ev alacağım gibi birçok hedefler koyarız. Fakat önümüzdeki günlere, yıllara dair planlarının hepsi şüphelidir. Gerçekleşip gerçekleşmeyeceği belli değildir. Çünkü bir dakika sonrasına dahi garantimiz yoktur. Fakat kesin olan bir şey var ki, o da ölüm ve ötesidir. İşte hac ibadeti bize kesin olan ölümü ve mahşeri yaşatıyor. Böylece adeta yüzlerce, binlerce, milyonlarca yıl sonrasının planını yaptırıyor. Bizi ahirete hazırlıyor.
Bir başka açıdan hac, kardeşliğe yolculuktur. Ümmete yolculuktur. Din kardeşlerimize yaptığımız bir yolculuktur. Tavafta dilleri, ırkları, renkleri, coğrafyaları farklı, dünyanın dört bir köşesinden milyonlarca müslüman bir araya gelir. Buluşur, kaynaşır. Irk, memleket ve derilerimizin renkleri farklı olsa da kıblemiz, Kâbemiz, Rabbimiz, Peygamberimiz ve dinimiz bir olarak bir araya geliriz. Yani kardeşlerimize hicret ederiz. Kardeşliğin şuuruna varırız.
Hacda kardeşlerimizdeki güzellikleri görünce mutlu oluyoruz. Aynı sevinci yaşıyoruz. İhtiyaç sahibi kardeşlerimizi görüyoruz, dertlerini anlıyoruz. Aynı üzüntüleri duyuyoruz, acılarını paylaşıyoruz. Bu bakımdan hac, kardeşlerimizin derdiyle dertlenmenin, yükünü çekmenin şuuruna varmaktır. Hani anlatılır ya: Adamın biri hasta kardeşini, boğazına kadar suyun içinde sırtında taşıyarak nehrin karşısına geçirirken birisi “yükün amma da ağırmış” der. Kardeşini sırtında taşıyan kişi ise “bu yük değil, kardeşim” diye cevap verir. Yani “kardeş hiç yük olarak görülür mü” demiş olur. Haccın beklenen maneviyatı ve meziyetleri kazandırması için muhabbetle yola koyulmalı, yolculuğunun her aşamasında edebi korumalıdır. Hac yolculuğu edep ister. Çünkü mübarek mekânlar edep bekler. Hedefe edeple erilir. Hacı Allah’ın misafiridir. Misafire yakışan, hem ev sahibine hem de diğer misafirlere karşı edebi muhafaza etmektir. Edeple ve muhabbetle yapılan yolculuğun sıkıntısı hissedilmez. Muhabbetle yaklaşan muhabbetle karşılanır. Edeple giden lutufla döner.
Kısaca, hac ibadeti sadece zâhir boyutu ile değil, mana boyutuyla da yerine getirilmelidir. Bunun için Mekke’den önce tekke eğitimi önemlidir.

Sakarya araç kiralama Sakarya evden eve nakliyat