Şereflikoçhisar Tuzgölü Haber Gazetesi

Gazete – Matbaa – Baskı İşleri

Dinî bir emri yerine getirmemeye veya bir haramı işlemeye yemin eden kişi ne yapmalıdır?

Dinî bir emri yerine getirmemeye veya bir haramı işlemeye yemin eden kişi ne yapmalıdır?
Farz veya vacip olan bir şeyi yapmamaya ya da haram ve günah olan bir şeyi yapmaya yemin etmek, müslümana yakışan bir davranış değildir. Yüce Allah, Kur’an-ı Kerim’de, “İyilik etmemek, takvaya sarılmamak, insanlar arasını ıslah etmemek yolundaki yeminlerinize Allah’ı siper yapmayın. Allah hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir.” (Bakara, 2/224) buyurmaktadır. Bununla birlikte, her nasılsa bu tür bir yemin edildiğinde, yeminini yerine getirmeyip bozmak ve ardından yemin keffareti vermek gerekir. Konuyla ilgili bir hadiste Hz. Peygamber (s.a.s.), “Bir kimse bir şey için yemin eder, sonra da ondan hayırlısını görürse yeminini bozsun ve keffaret ödesin.” buyurmuştur.
Eşinin evine gitmeyeceğine yemin eden bir kadının durumu nedir?
Bir şeyi yapmamak üzere yemin eden bir kimsenin, yapmak istemediği şey dinin emrettiği bir şey değilse, yaptığı yemine uyması, o şeyi yapmaması gerekir. Ancak yeminine uyduğu takdirde, bir vazife veya bir iyiliğin yapılmaması, bir günahın işlenmesi gibi bir durum söz konusu ise yemini bozar, sonra da keffaret öder. Nitekim “İçinizden fazilet sahibi kimseler akrabalara, yoksullara ve Allah yolunda hicret edenlere yardım etmeyeceklerine dair yemin etmesinler. Onlar affetsinler ve vazgeçsinler…” (Nûr, 24/22) ayeti ve Hz. Peygamber’in (s.a.s.) “Bir kimse bir iş için yemin eder de sonra ondan daha hayırlısını görürse, yeminini bozsun ve keffaret ödesin.” şeklindeki buyruğu ile “Yemin eder de ardından başka bir şeyi ondan daha iyi görürsem, daha iyi olanı yaparım ve yemini bozarım.” sözleri bunu göstermektedir. Buna göre, eşinin evine gitmemeye yemin eden bir kadın, görevi olan bir şeyi yapmamaya yemin ettiği için, eşinin evine giderek yeminini bozar; sonra da yemin keffareti öder ve Cenab-ı Hak’tan af diler.
“Sana sütümü helal etmem, hakkımı helal etmem” şeklinde söylenen sözler bağlayıcı mıdır, bir sorumluluk gerektirir mi?
Bir anne veya babanın, isyankar bir çocuğuna karşı “sana sütümü/ hakkımı helal etmem” ve benzeri sözleri, ileriye dönük bir korkutmadan ibarettir. Ebeveynlerin sırf kendi istek ve arzularının yerine getirilmesi için çocukları üzerinde haksız yere manevi baskı kurmaları ve onların şahsiyetlerine saygı göstermemeleri doğru değildir. Esasen bu tür sözler hiçbir hüküm de ifade etmez. Öte yandan çocukların, anne ve babaya karşı dinî görevlerinden biri de, meşru işlerde onlara karşı isyan etmemek ve daima saygı göstermektir. Anne-babalar tarafından, “sana sütümü/hakkımı helal etmem” gibi korkutmalar bir sonuç doğurmasa da, çocukların anne-babalarına karşı saygı göstermesi dinî bir gerekliliktir. “(Rabbin), anaya-babaya iyi davranmanızı kesin olarak emretti. Eğer onlardan biri, ya da her ikisi senin yanında ihtiyarlık çağına ulaşırsa, sakın onlara ‘öf’ bile deme; onları azarlama; onlara tatlı ve güzel söz söyle!” (İsra, 17/23) mealindeki ayet, anne babaya iyi davranmanın önemine işaret etmektedir.
Bilinen yemin kalıplarından olmayan, halkın ürettiği örf haline gelen yemin ifadeleri yemin olarak geçerli olur mu?
Yemin, Allah Teala’nın isim veya sıfatlarından birini zikretmekle gerçekleşir. “Vallahi, Billahi, Tallahi, Allah şahit, Allah hakkı için, andolsun ki, Allah adına yemin ederim.” gibi ifadeler böyledir. “Mushaf hakkı için, Kur’an hakkı için” gibi Allah Teala’nın isim ve sıfatları zikredilmeden söylenen bir sözün yemin sayılıp sayılmamasında, toplumun örfü ölçü alınır. Dolayısıyla dinen yasaklanmayan ve insanlar tarafından yemin oluşu örf haline gelen her söz, yemin sayılır.
Bir kimse “şöyle yaparsam Allah’ı inkar etmiş olayım”, “kafir olayım” veya “dinden çıkmış olayım” derse bunun hükmü nedir?
Yemin kastıyla, “Şöyle yaparsam Allah’ı yok sayayım” veya “kafir olayım” vb. bir söz söyleyen kişi, yemin etmiş olur. Dediğini yapması durumunda yemin keffareti gerekir. Ancak bu sözleri söyleyen şahıs, dediğini yaptığı takdirde Allah’ı inkar etmiş ve kafir olacağına inanır, buna rağmen o işi yaparsa dinden çıkmış olur. Çünkü sözünde durmamakla küfre razı olmuş demektir. istiğfar etmesi, iman ve nikahı yenilemesi gerekir.
“Şart olsun ki,” sözü yemin yerine geçer mi?
Dinen yasaklanmayan ve insanlar tarafından yemin oluşu örf haline gelen her söz, yemin sayılır. “Şart olsun” sözünde de, kullanıldığı yerdeki örfî anlamın ve bu sözü söyleyen kişinin niyetinin önemi büyüktür. Yurdumuzun bazı yörelerinde “Şart olsun.” sözü, genellikle “talak” yani “Karım boş olsun.” anlamında kullanılmaktadır. Böyle yerlerde, bir işi yapmak veya yapmamak için “Şart olsun” diyen kişi, sözünde durmazsa eşi kendisinden bir ric’î talak, (iddet süresi içinde, yeniden nikahlanmaya gerek olmadan; iddet süresi dolduktan sonra ise, yeniden nikahlanarak evliliklerini devam ettirebilecek boşama şekli) ile boşanmış sayılır. Daha önce herhangi bir boşama olmamışsa diğer iki nikah bağı ile evlilikleri devam eder. Bu sözü, eğer bir işi yapmak veya yapmamak konusundaki kararlılığını pekiştirmek için, yemin kastı ile söylemişse, yemin hükmündedir. Sözünü yerine getirmezse yemini bozulmuş olur ve yemin keffareti gerekir.

Sakarya araç kiralama Sakarya evden eve nakliyat