İsm-i A’zâm, sözlükte “en büyük isim” anlamına gelmektedir. Terim olarak Allah’ın en güzel isimleri içerisinde yer alan bazı isimler için kullanılmıştır. İslam âlimlerinin bir kısmı, Allah’ın isimlerinin tamamının, fazilet ve üstünlük bakımından eşit derecede olduğunu kabul etmiş, diğer bir kısmı ise, hadisleri göz önünde bulundurarak, bazı isimlerin diğerlerinden daha büyük ve faziletli olduğu görüşünü benimsemişlerdir. Hz. Peygamber’in bazı hadislerinde İsm-i A’zâmdan bahsedilmekte, bu isimle dua edildiği zaman duanın mutlaka kabul edileceği bildirilmektedir. Fakat Allah’ın en büyük isminin hangisi olduğunu kesin olarak belirlemek mümkün değildir. Çünkü bu hadislerin bir kısmında “Allah” ismi, bir kısmında ise “Rahmân, Rahîm” (esirgeyen, bağışlayan), “Hayy Kayyûm” (diri ve her şeyi ayakta tutan), “Zü’l-celâli ve’l-ikrâm” (ululuk ve ikram sahibi) isimleri Allah’ın en büyük ismi olarak belirtilmektedir. Konuyla ilgili bir hadis şöyledir: “Resulullah (s.a.s.), bir kişinin şöyle dua ettiğini işitti: ‘Allah’ım, şehadet ettiğim şu hususlar sebebiyle senden talep ediyorum: Sen, kendisinden başka ilah olmayan Allah’sın, birsin, Samedsin (hiçbir şeye ihtiyacın yoktur, her şey sana muhtaçtır), senden çocuk olmadı (kimsenin babası olmadın), doğmadın (kimsenin çocuğu olmadın), bir eşin ve benzerin yoktur.” Bunun üzerine Efendimiz (s.a.s.) buyurdular: “Nefsimi kudret elinde tutan Zat’a yemin olsun, bu kimse, Allah’tan İsm-i A’zâm’ı adına talepte bulundu. Şunu bilin ki, kim İsm-i A’zâmla dua ederse Allah ona icabet eder, kim onunla talepte bulunursa (Allah ona dilediğini mutlaka) verir.” Başka bir hadis meali de şöyledir: Bir adam şöyle dua etmiştir: “Ey Allah’ım, hamdlerim sanadır, nimetleri veren sensin, senden başka ilah yoktur. Sen semavat ve arzın celal ve ikram sahibi yaratıcısısın, Hayy ve Kayyumsun (kâinatı ayakta tutan hayat sahibisin). Bu isimlerini şefaatçi yaparak senden istiyorum!” (Bu duayı işiten) Resulullah(s.a.s.) sordu: “Bu adam neyi vesile kılarak dua ediyor, biliyor musunuz?” “Allah ve Resulü daha iyi bilir?” diye cevap verdiler. Resulullah şöyle devam etti: “Nefsimi kudret elinde tutan Zat’a yemin ederim ki, o, Allah’a, İsm-i A’zâm’ı ile dua etti. O İsm-i A’zâm ki, onunla dua edilirse Allah icabet eder, onunla istenirse verir.”
“Allah” ismi yerine “Tanrı” kelimesini kullanmak caiz midir? “Tanrı” kelimesi, Arapça “ilah” kelimesinin karşılığıdır. “İlah” daha çok, Allah’tan başka ibadete layık görülen varlıklar için kullanılır. “Allah” kelimesi onun bizzat kendisini ifade eden özel ismidir. Bu bakımdan, kelâm âlimlerine göre “Allah” kelimesi, Cenab-ı Hakk’ın yüce zatına ve bütün kemal sıfatlarına delalet eden özel ismidir. Hiçbir dilde bu kelimenin ifade ettiği özel manayı kapsayacak bir kelime bulunmamaktadır. Öte yandan “Allah” kelimesi bütün Müslümanlar için tevhid inancını temsil eden ortak bir bağ niteliğindedir. Bu sebeple Müslümanların, ibadet ettikleri tek yaratıcılarını “Allah” diye anmaları daha doğru olur. Dolayısıyla “Allah” bu adla veya “esmâ-i hüsnâ” adı verilen 99 isminden biriyle anılmalıdır. Bununla birlikte, dinimizin bildirdiği mutlak kemal sahibi, noksanlardan münezzeh olan yüce Allah’ı “Tanrı” diye anmak da İslam inancına aykırı olmaz.
“Mevlânâ” kelimesi ne anlama gelir?
Allah, Peygamber ve insanlar için bu ifadenin kullanılması doğru olur mu? Mevlâ sözlükte; “Rab, efendi, dost, arkadaş, yardımcı, sahip ve malik, köle azat eden, azat olmuş köle, bir işi gören, idare eden” gibi birçok farklı anlamlara gelir. Allah’a izafe edildiğinde “sevme, koruma, yardım etme, tasarruf ve himayesi altında bulundurma” gibi anlamları öne çıkar. Mevlâ kelimesinde asıl olan mana, sevgi ve manevî yakınlıktır. Mevlâ kelimesi, Kur’an’da hem Allah için hem de insanlar için kullanılmıştır. Bu kelime, “Biliniz ki Allah sizin Mevlâ’nızdır (sahibinizdir). O ne güzel Mevlâ (sahip) ve ne güzel yardımcıdır!” (Enfal, 8/40) ve “Sen bizim Mevlâmızsın.” (Bakara, 2/286) ayetlerinde Allah için; “O gün dostun dosta hiçbir faydası olmaz.” (Duhan, 44/41) ayetinde ise, insan için kullanılmıştır. Çeşitli hadislerde de mevlâ Allah’ın isimlerinden biri olarak zikredilmiştir; “Allah bizim Mevlâ’mızdır.” Buna göre “mevlâ” kelimesinin sonuna eklenen ve “bizim” anlamına gelen “nâ” zamiri ile birleşerek oluşan “mevlânâ” ifadesi; hem Allah hem peygamber hem de insanlar için kullanılabilir. Allah için “Mevlânâ” denildiği zaman “Rabbimiz, sahibimiz”; Peygamber veya insanlar için denildiği zaman ise “dostumuz” veya “efendimiz” anlamları kastedilmiş olur.
Çocuklara Allah’ın isimleri verilebilir mi?
Bir anne-babanın çocuğuna karşı görevlerinden birisi de ona güzel isim vermektir. Nitekim Hz. Peygamber (s.a.s.), bir hadisinde insanların kıyamet günü isimleri ile çağrılacağını belirterek “Çocuklarınıza güzel isim koyunuz.” buyurmuştur. Çocuklara Allah’ın isimlerini vermeye gelince, hemen belirtmek gerekir ki Allah’a has isimler aynı lafızla çocuklara verilmemelidir. Şayet çocuklara Allah’ı hatırlatacak isimler verilecekse başına “kul” anlamına gelen “abd” kelimesi eklenerek “Abdullah” (Allah’ın kulu), “Abdurrahman” (Rahman’ın kulu), “Abdurrahim” (Rahim’in kulu), “Abdülkâdir” (Kâdir’in kulu) gibi isimler verilmelidir. Allah Teala’nın “esma-i hüsna”sından “Kerim, Latif, Rauf…” gibi isimler ise Allah’ın dışında kulların da vasıflandığı müşterek isimler olduğundan Allah’a has olmayan bu isimler çocuklara ad olarak verilebilir.( diyanet fetvalar kitabından alınmıştır)
DİĞER HABERLER
Bizim kadar var mı ki?
Sıla-i Rahim: Akrabalık Hukuku ve ahlakı
MEHMET ÇETİN- Mehmet Kutlu