Kur’an-ı Kerim okumak bir ibadettir. İbadet, dünyevî bir menfaat için değil, sadece Allah rızası için yapılır. Bu sebeple, Kur’an-ı Kerim’in para karşılığında okunması ve okunan Kur’an karşılığında para verilmesi dinen caiz değildir. Böyle bir okumadan dolayı sevap da yoktur. Bu sebeple bir kimsenin geçmişlerinin ruhuna bağışlamak üzere ücretle Kur’an-ı Kerim okutması, hatim indirtmesi yerine, bizzat kendisinin bildiği sûreleri okuması doğru olur. Ancak pazarlık yapılmadan ve paradan söz edilmeden, Allah rızası için Kur’an okumuş veya hatim indirmiş olan bir kimseye hediye olarak münasip bir teberruda bulunmakta dinen sakınca yoktur. Ancak bir yörede okunan Kur’an-ı Kerim için para verilmesi örf hâline gelmiş ve her iki taraf da bu durumu biliyorsa, verilen para hediye değil ücrettir. Bu nedenle bu parayı almak helal olmaz.
Televizyon, radyo veya başka bir cihazdan mukabele dinlemekle hatim yapılmış olur mu?
Hatim, Kur’an’ın başından sonuna kadar Arapça olarak okunarak bitirilmesidir. Televizyon veya CD’den okunan bir mukabeleyi takip etmek veya dinlemek sevaptır. Ancak bu durumda kişi okunan mukabeleyi sadece dinlemekle yetinirse hatim sevabı alır. Hatim yapmış olmak için Kur’an’ın bizzat tilavet edilmesi/okunması gerekir.
Şifa niyetiyle Kur’an okumak ve okutmak caiz midir?
Kişinin maddi, manevi ve ruhi rahatsızlıklardan kurtulması için tıbbi tedavi yöntemlerine başvurması temel ilkedir. Bunun yanında Allah Teala’ya dua etmesi de uygun olur. Şüphesiz Kur’an müminler için şifa ve rahmettir (İsrâ, 17/82). Dolayısıyla gerek Kur’an-ı Kerim’de gerekse hadis-i şeriflerde yer alan dualar ve sureler, belirli sayılarla sınırlanmayarak okunabilir. Bu okumaya rukye denir. Sahabenin rukye olarak Fâtiha suresini okuduğu ve Resûlullah’ın da bunu onayladığı bilinmektedir. Aslolan, duayı insanın kendisinin okumasıdır. Ancak, iyi ve takva sahibi bir insan olduğuna inandığı diğer müminlerden de kendisine dua etmesini isteyebilir. Hz. Âişe’den(r.a.) şöyle rivayet edilmiştir: “Hz. Peygamber (s.a.s.), hasta olan akrabalarının üzerine okuyarak sağ eliyle onları sıvazlar ve şöyle derdi: “Ey Allah’ım, ey insanların Rabbi, şu hastalığı gider, şifa ver, şifa veren sensin. Senin vereceğin şifadan başka şifa yoktur. Hastalığı ortadan kaldıracak bir şifa ver.” Hasta olan kimse, ihtiyarlık ve ölüm dışında her hastalığın mutlaka bir çaresi olduğunun bilinciyle uzman hekimlere müracaat ederek tedavi yollarını aramalı, bunun yanında Yüce Allah’a sığınıp şifa vermesi için dua etmelidir. Bu maksatla bazı âlimler Kur’an-ı Kerim’den şifa konulu âyetlerin okunmasını tavsiye etmişlerdir.
Mevlid-i Şerif okumanın sevabı var mıdır?
Mevlid, tevhidle ilgili bazı bilgileri vermekle başlayan daha sonra Hz. Muhammed’in(s.a.s.) hayatının bazı safhaları ile yüce ahlakını ve bir kısım mucizelerini anlatan dinî-lirik bir şiir mecmuasıdır. XV. asrın başında, Süleyman Çelebi tarafından “Vesiletü’n-Necat” adı ile yazılmış olan bu mecmuanın; ölüm, doğum, sünnet, nikâh gibi çeşitli vesilelerle yapılan toplantılarda, evlerde veya camilerde okunması zamanla âdet hâline gelmiştir. Mevlid okumak veya okutmak farz, vacip, sünnet veya müstehab değildir. Bu sebeple mevlit okumak veya okutmak dinî yönden yapılması gereken bir görev değildir. Bu itibarla dinî bir zorunluluk olarak görülmediği sürece, evlerde veya camilerde mevlid okunmasında veya okutulmasında bir sakınca bulunmamaktadır.
Muska, dinî kitap ve üzerinde Allah yazısı olan takılarla tuvalete vb. yerlere girmek caiz midir?
Tuvalete girerken kişinin üzerinde Allah adının yazılı olduğu kâğıt, kitap veya Mushaf bulunması mekruhtur. Zira Hz. Peygamber (s.a.s.), yüzüğünün üzerinde “Muhammedün Resûlullah” ibaresi yazılı olduğu için tuvalete girmeden önce yüzüğünü çıkarırdı. Ancak bu yazılar açıkta değilse, örneğin cepte bulunuyorsa veya bir şeye sarılı ise bunlarla tuvalete girmek mekruh olmamakla birlikte imkân dâhilinde bundan da sakınmak daha uygun olur.
Okunan Kur’an-ı Kerim’i dinlemenin hükmü nedir?
Kur’an-ı Kerim’i okumak ibadet olduğu kadar, onu dinlemek de farz-ı kifâye olarak nitelenen bir ibadettir. Zira bir âyet-i kerimede, “Kur’an okunduğu zaman ona kulak verip dinleyin ve susun ki size merhamet edilsin.” (A’râf, 7/204) buyrularak tilavet olunan Kur’an-ı Kerim’in dinlenmesi emredilmektedir. Şu kadar var ki, dinlemek için ortamın müsait olmadığı durumlarda, açıktan okunması uygun olmaz.
Kur’an-ı Kerim’e abdestsiz dokunmak caiz midir?
Kur’an-ı Kerim’in, ezberden abdestsiz okunabileceği konusunda bir ihtilaf yoktur. Bununla beraber, Allah kelamı olduğundan, ezberden okunduğunda da abdestli olunması, bazı âlimler tarafından tavsiye edilmiştir. Ancak, Kur’an’a abdestsiz olarak dokunulamayacağı ve Kur’an’ın abdestsiz taşınamayacağı konusunda mezhepler ittifak etmiştir. İbn Kudâme bu konuda Dâvud ez-Zâhirî’den başka muhalif olanın bilinmediğini ifade etmektedir. Bu görüşün delili “Ona, ancak tertemiz olanlar dokunabilir.” (Vâkı‘a, 65/79) âyetiyle beraber, Hz. Peygamber’in (s.a.s.) Amr b. Hazm’a gönderdiği mektupta yer alan “Kur’an’a ancak temiz olan dokunsun.” hadis-i şerifidir. Yukarıda verilen deliller
çerçevesinde ilk dönemden itibaren Kur’an’a abdestsiz olarak dokunulamayacağı konusunda ümmet arasında ortak bir kanaat ve bir nevi amelî sünnet oluşmuştur. Kur’an’ın Allah kelamı olmasından hareketle, abdestsiz dokunulmaması ona gösterilmesi gereken saygının bir gereği olarak görülmüştür. Bundan dolayı, Kur’an’ın abdestsiz olarak ele alınmasını ve taşınmasını, eğitim ve öğretim durumunda olduğu gibi, ancak mazeret durumlarına hasretmek gerekir.(Diyanet Fetvalar Kitabından Alınmıştır)
DİĞER HABERLER
Vay memleket vay! Daha neler göreceğiz?
Koğuculuk, Yalan Ve Yalancı Şahitlik
MEHMET ÇETİN, Mehmet Gündoğan