Mezarlıkta bulunan yaş ot ve ağaçları, bakım amaçlı olmadıkça yolmak ve kesmek mekruhtur. Zira buradaki yaş bitkiler kendilerine has bir şekilde Allah’ı zikretmektedirler. Bu zikir sebebiyle orada yatan müminlere, Allah Teâlâ’nın rahmet edip azaplarını hafifletmesi umulur. Nitekim Hz. Peygamber (s.a.s.), bir kabristanda bulunan iki kabir sahibinin azap içinde olduğunu anlamış, yanında bulunanlardan taze bir hurma dalı isteyerek ikiye bölmüş ve her birini bir kabrin başına dikmiştir. “Ey Allah’ın Resûlü, niçin böyle yaptın?” diye sorulunca, “Umulur ki bunlar yaş kaldıkları sürece (azabları) hafifler.” buyurmuştur. Mezarlıkta zayi olacağından endişe edilen kuru ot ve ağaçların kesilip satılmasında bir sakınca yoktur. Bu satıştan elde edilen paranın kamu yararına kullanılması gerekir. Ayrıca mezarlıkta bulunan ağaçların meyveleri de yenilebilir.
Kadınların ve erkeklerin saçlarını boyamaları caiz midir?
Kişinin temiz, bakımlı ve düzgün görünümlü olması, dinimizin tavsiye ettiği hususlardandır. Saç, sakal ve bıyık bakımı bu bağlamda değerlendirilmelidir. Saçı temizlemek, yıkamak, koku sürmek, taramak ve boyamak, Hz. Peygamber’in teşvik ettiği hususlardandır. Buna göre, başkalarını yanıltma kastı olmaksızın saç, sakal ve bıyık boyanabilir. Erkeğin saçını, siyah dışındaki kına rengi gibi renklere boyaması caiz ise de siyah renge boyaması mekruh görülmüştür. Mekke’nin fethi günü, Hz. Ebû Bekir’in yaşlı babası Ebû Kuhâfe’nin saçlarının beyazlaştığını gören Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur: “Bu beyaz saçın rengini değiştiriniz ve siyahtan sakınınız.” Ancak saçı beyazlaşan kimse genç olursa, siyaha boyamasında da bir sakınca görülmemiştir. Çünkü bu durumda siyaha boyanan saç tabii hâline dönüşmüş olacaktır. Nitekim Sa’d b. Ebî Vakkas, Ukbe b. Âmir, Hasan, Hüseyin ve Cerîr gibi sahabilerin bunu uyguladıkları nakledilmektedir. Kadınlar için ise bir sınırlama yoktur. Bu konuda dikkat edilmesi gereken husus, kadının saçını ve vücudunun diğer mahrem yerlerini yabancı erkeklere göstermemesidir. Boya, saç üzerinde kimyasal bir tabaka oluşturup suyun temasına engel olmadıkça guslü ve namaz abdestini engelleyici bir unsur değildir.
Sakal bırakmanın ve kesmenin dinî hükmü nedir?
Hz. Peygamber (s.a.s.), sakal bırakmayı fıtrata (yaratılış değerlerine) uygun davranışlar arasında saymıştır. Nitekim kendisi de sakal bırakıp bunun güzelce bakımını yapmış ve bir tutamdan fazlasını kesmiştir. Konu hakkındaki hadisler ile sahabe uygulamalarını dikkate alan İslam âlimleri sakal bırakmanın, yerine getirilmesi istenen doğal (fıtrî) bir fiil ve yapılması tavsiye edilen bir sünnet olduğunda ittifak ederken sakalı tıraş etmenin hükmü konusunda ise farklı görüşler ileri sürmüşlerdir. Bazı âlimler bunun haram olduğunu söylerken diğer bazıları ise mekruh görmüşlerdir. Genel olarak benimsenen “bir şeyin haram olması için onunla ilgili yasaklayıcı delilin sübut ve delalet açılarından kat’î yani ihtimale kapalı olması gerektiği” yönündeki usûl kuralı, ikinci görüşün daha isabetli olduğu sonucunu vermektedir. Buna göre Hz. Peygamber’e uymak maksadıyla sakal bırakan ve sakalının sünnete uygun bir şekilde bakımını yapan kişinin bu amelinden dolayı sevap alacağını, ancak herhangi bir sebeple buna imkân bulamadıkları için sakalını tıraş edenlerin ise sünnete aykırı düşmekle birlikte bundan dolayı günaha girmeyeceğini söylemek mümkündür.
Mahkemenin hükme bağladığı kan bedelini almak caiz midir?
Tedbirsizlik ve dikkatsizlik gibi bir hata sonucu herhangi bir kişinin ölümüne sebep olan kişi, ölenin yakınlarının talep etmesi hâlinde, diyet (kan parası/tazminat) ödemekle yükümlü olur. Dolayısıyla böyle bir olaydan dolayı mahkemenin takdir ettiği tazminatın tam diyet miktarını (yaklaşık 4250 gr altın karşılığı) aşmayacak kadar kısmını, ölenin yakınlarının alması caiz ve alınan para helaldir.
Sol elle yemek yemekte bir sakınca var mıdır?
Yeme-içmeyle ilgili genel ilkeleri belirleyen Hz. Peygamber (s.a.s.), sol elle yeme-içmeyi hoş karşılamamıştır. Nitekim o, bu konu üzerinde önemle durmuş; şeytanların sol elle yiyip içtiklerini haber vererek ümmetini uyarmış ve çocuklara sağ elle yemek yemeyi öğretmiştir. Hz. Peygamber’in sağ elle yeme ve içme konusundaki tavsiye ve irşadlarına uymak her müslümanın vazifesidir. Bu nedenle anne ve babaların çocuklarına diğer yemek adabıyla birlikte sağ elle yeme ve içmeyi de öğretmeleri gerekir. Fizikî bir engel sebebiyle sağ eliyle yiyemeyen kimselerin sol elle yeme içmesinde ise bir sakınca yoktur.(Diy.İşl.Bşk. Fetvalar Kitabından Alınmıştır)
KOVİD-29 Hastalığından dolayı yeni bir döneme girmiş bulunmaktayız. Bu yüzden sosyal mesafemize, maskemize ve temizlik kurallarına her zamankinden daha fazla dikkat emeliyiz ve kalabalık ortamlardan kendimizi korumalıyız. Sağlığımız her şeyden önemlidir.
DİĞER HABERLER
Huzurevi ve engellilerimiz
ALLAH İÇİN SEVMELİYİZ
MEHMET ÇETİN- Mustafa Erdil