Şereflikoçhisar Tuzgölü Haber Gazetesi

Gazete – Matbaa – Baskı İşleri

NAMAZ DİNİN DİREĞİDİR

Yüce Allah’a gönülden isteyerek yönelmek, tapmak, boyun eğmek ve itaat etmeye ibadet diyoruz. Hz. Peygamber söz ve fiilleriyle, Kur’an-ı Kerîm’de adı geçen ve ana çatısı oluşturulan ibadetlerin ayrıntılarını yaşayarak öğretmiştir.
İbadetlerin sırf Allah’ın emri olduğu için yerine getirilmesi gerektiği, emir varken de hikmet aramaya gerek bulunmadığı düşüncesinde olan ve bu sebeple de ibadetler için bir amaç ve yarar aramaya gerek olmadığını söyleyen alimler bulunmakla birlikte, alimlerin çoğu, insanlar tarafından bilinsin-bilinmesin her ibadetin mutlaka hikmet ve gayelerinin bulunduğunu söylemişlerdir. Bu bakımdan emre muhatap olan kişinin, o emri yerine getirirken ondaki hikmet ve gayeleri anlamaya çalışması insanı farklı bir şuura ve farklı bir boyuta taşıyabilir.
Semavi dinler yüce yaratıcı kudretle bağlantı kurmak, O’na boyun eğerek kulluk görevlerini yerine getirme temelleri üzerine kurulur. Her dinde bunu sağlamak üzere mali ve bedeni ibadetler emredilmiştir. İslâm dininde yüce Allah’a yaklaşmanın yollarının başında namaz ibadeti gelmektedir. Namaz diğer bütün ibadetlerin özü ve özeti sayılmıştır. Nitekim Hz. Peygamber bir sözünde “Namaz dinin direğidir” buyurmuş, secdeyi de kulun Allah’a en yakın olduğu an olarak nitelendirmiştir. İslâm’ın en önemli rüknü olan namaz, günde beş ayrı zaman diliminde mükellef olan kadın ve erkek her Müslüman için temel bir görevdir. Namaz emrini, Allah Teâlâ’nın yeryüzüne melek aracılığıyla bildirmeyip Miraç gecesi Hz. Muhammed’e bizzat tebliğ etmesi bu ibadetin Müslümanın dinî hayatı açısından önem ve anlamını göstermektedir.
Hz. Muhammed’in “Benim mutluluğum namazdadır” sözü, namazın öneminin yanı sıra, O’nun namaza atfettiği anlamı da göstermektedir. Hz. Peygamber için namaz, yüce yaratıcı ile bir buluşma ve O’nun huzurunda münacat haline dönüşmektedir. İbadetler, her ne kadar bizzat amaç olmayıp öz itibariyle yüksek amaçlara ulaşmak için birer basamak niteliğinde olsa da, dine bağlılığın ve bir anlamda dindarlığın dışa yansıyan bir göstergesi konumundadırlar.
Kur’an’da bizim Peygamberimizden önceki peygamberler ve inananlarına da namazın emredildiği farklı vesilelerle bildirilmektedir. Birkaç örnek vermek gerekirse; “Mûsâ’ya ve kardeşine şöyle vahdettik: Kavminiz için Mısır’da evler hazırlayın, evlerinizi ibadet mahalli yapın ve namazı kılın. (Ey Mûsâ!) İnananları müjdele.” (Yunus, 87), “Hani, biz İsrail oğullarından “Allah’tan başkasına ibadet etmeyeceksiniz, anne babaya, yakınlara, yetimlere, yoksullara iyilik edeceksiniz, herkese güzel sözler söyleyeceksiniz, namazı kılacaksınız, zekâtı vereceksiniz” diye söz almıştık. Sonra pek azınız hariç, yüz çevirerek sözünüzden döndünüz. (Bakara, 83), “Yavrucuğum, namazını özenle kıl, iyi olanı emret, kötü olana karşı koy, başına gelene sabret. İşte bunlar, kararlılık gerektiren işlerdendir.” (Lokman, 17)
Namaz sadece ferdî boyutu olan bir ibadet olmayıp özellikle cemaatle kılınmasının teşvik edilmesi müminleri ırk, renk, dil, sosyal statü ayırımı gözetmeksizin Allah’a karşı kullukta aynı safta toplama, bütünleşme, dayanışma ve yardımlaşmayı sağlayarak kolektif şuuru pekiştirme açısından ayrı bir öneme sahiptir. Namaz aynı zamanda müminin hayatında bir denge unsurudur. Her gün belirli vakitlerde eda edilen bu ibadet kişiyi düzenli bir hayata alıştırır. Müminleri ruhen arındırıp yüceltmesi yanında temizlik şartı gereği maddî temizliğe vesile olduğu, ayrıca vücudun çeşitli organlarının hareket etmesine, eklemlerin bükülmesine ve kasların gerilip gevşemesine imkân sağlayarak vücuda zindelik verdiği göz ardı edilmemelidir.
Namaz aynı zamanda hata ve günah kirlerinden arınmanın bir yoludur. Zira şuurla kılınan her namaz aynı zamanda bir tövbe niteliği taşır. Günlük farz namazlara işaret eden Hûd suresinin 114. ayetinde iyiliklerin kötülükleri gidereceği ifade edilir. Dolayısıyla beş vakit namaza devam edildikçe arada meydana gelebilecek küçük günahlar affedilir. Nitekim Hz. Peygamber, beş vakit namazın iki namaz arasındaki küçük günahlara kefaret olduğunu ve güzel bir şekilde abdest alıp beş vakit namazı vaktinde kılan kimseyi Allah’ın affedeceğini belirtmiştir. Diğer taraftan namazı “gözümün nuru” diye nitelendiren sevgili peygamberimiz günlük farz namazları bir insanın kapısının önünden akıp giden bir ırmağa, namaz kılmayı da bu ırmakta her gün beş defa yıkanmaya benzeterek nehirde günde beş defa yıkanan kimsede kir kalmayacağı gibi beş vakit namaz kılan kimsenin günahlarını Allah’ın sileceğini ifade etmiştir.
Namaz Allah ile kul arasındaki ilişkiyi bir ömür boyu amelî olarak sürdüren, insanın eylemlerini dinî ve ahlâkî hükümler çerçevesinde geliştirmesine yardımcı olan bir ibadettir. Kur’an-ı Kerîm’de namazın ahlâkî tesirlerine ve kötülüklere karşı koruyucu özelliğine işaret edilerek, “Şüphesiz namaz hayasızlıktan ve kötülükten meneder” buyurulur (Ankebût, 45). Hem zahirî şartlarına ve rükünlerine hem de ihlâs, huşû, takva gibi manevi şartlarına özen gösterilerek kılınan namaz hayasızlık ve kötülük olarak değerlendirilen tutum ve davranışlarla uyuşmaz. Namaz âdeta bir nasihatçi ve uyarıcı gibi kişiyi bu davranışlardan meneder. Namaza devam edildikçe genellikle kötülüklere ve günahlara karşı koyma duygusu gelişir. Böylece kişi büyük günahlardan uzaklaşmaya başlar, alıştıklarından pişmanlık duyarak tövbe etmeye yönelir.

Sakarya araç kiralama Sakarya evden eve nakliyat