Toplum olarak kolluk güçlerimize karşı farklı bir bakış açımız vardır. Asker olsun, Polis olsun, Jandarma olsun bizlerde ayrı yerleri vardır. Sever, en azından yaptığı mesleğine saygı duyarız. Nasıl olmasın ki! Hırsızı yakala polis, uyuşturucu yakala polis, katili yakala polis, miting yapılır polis bekler, her hangi bir spor müsabakası olur polis bekler, eğlence olur, protesto olur yine polislerimiz görev alır. O yüzden elimizden geldiği kadarıyla polisimize ve kolluk güçlerimize yardımcı olmaya çalışırız. Ama görevini hakkıyla yapan, görevini kötüye kullanıp, baskı yapan, mesleğini kullanıp ambargo uygulayanlar hariç. Affınıza sığınarak geçtiğimiz günlerde yaşamış olduğum bir olaydan bahsetmek istiyorum. Görevini hakkıyla yapan, başımızın tacı, gurur kaynağımız olan polislerimizi tenzih ederek, mesleği polis olup, mesleğini kötüye kullanan kişiden bahsetmek istiyorum.
Elinizden öper Toki ortaokulu 8. Sınıfa giden bir oğlum var. Herkesin çocuğu kendine kıymetlidir ama, gerek yakınlarım, gerek okul öğretmenleri ve tanıyanlar bilir, ağzı var dili yok, Rabbim yolunu bahtını açık etsin, çok şükür kerata biraz da zeki. Geçtiğimiz günlerde oyunca boncuk tabancası istedi. İlçe genelinde yapılan denemede de ilk sıralarda yer alınca, isteğini yerine getirip, plastik oyuncak boncuk tabanca aldım. Malum evde küçük kardeşi de olunca oynamasınlar diye, tabancayı okul çantasına saklamış. Nitekim okula tabanca ile gider, ama okulda her hangi bir şekilde çıkarıp oynamaz. Perşembe günü okul dağılır, okuldan çıkan çocuğum oruçta olduğu için arkadaşlarıyla hem zaman geçirmek, hem de iftar vaktinin yaklaşmasını bekler. Arkadaşlarıyla okulun dışında oynarken, bir başka çocuk köşede duran çantayı karıştırır, tabancayı alıp bir başka çocuğu da gösterir, çocuk aklı ile şaka yapar. Şans ya şaka yapılan çocuk, polis çocuğudur. Her ne ise olay kapanır, çocuklar eve gitmek üzere ayrılırlar. Çocuğu polis olan şahıs olayı duyar oğlumun peşinden bağıra bağıra takip eder. Evle okulumuzun arası 500 metre ya var ya yok. Eve 100 metre kala izinli olan polis memuru çocuğumu bağıra bağıra durdurur. Hey sen nereye gidiyorsun! Burası muz cumhuriyeti mi? Senin tabancan mı var! Mafyacılık mı oynuyorsun?” diye çocuğumu cadde üzerinde durdurur. Dedim ya bizim oğlan ağzı var dili yok misali, her ne kadar; “ abi ben tabanca falan atmadım, oğluna da o şakayı ben yapmadım. Yapan kim onu da bilmiyorum” dese de, bizim polis memuru, “burada bekle! kimse benim çocuğumu tabanca ile korkutamaz, polis ekibi çağıracağım der, 8. Sınıfa giden çocuğu evine 100 metre kalan bir yerde ana cadde üzerinde tabiri caizse göz altına alır, psikolojik baskı uygular. Polis memuru olması hasebiyle birde sivil ekip çağırır, ekip bir yandan, kendisi öte yandan oğluma baskı uygular. Bu yaşına kadar polis yüzü görmemiş, karakol nedir bilmeyen, dahası yanında ne annesi, ne babası kimse olmayan çocuğumun bu halini gören ve okuldan eve dönen küçük kardeşi, eve gider, annesine “anne, abimi polisler yolda durdurmuş, kızıyorlar” der. Eşim beni arar, bir annelik içgüdüsü ve korkusu ile durumu anlatır hemen gel der” telefon kapanınca 0555’li bir numara beni aradı. Oğlumun adını söyleyerek, çocuğunu tabanca ile korkuttuğunu, çocuğumu Toki anaokulun önünde durdurduğunu, polis ekibi çağırdığını söyleyerek ısrarla birkaç kez kendisinin de polis memuru olduğunu söyleyince, “ısrarla polis olduğunu söylüyorsun, polis olmanız neyi değiştiriyor, siz polisseniz, benim de mesleğim gazeteci” dedim. Kısa bir süre sonra olay yerine gittim. Bir sivil ekip, (iki polis memuru) birde izinli olan ama çocuğun babası olan polis, karşısında benim çocuğum. Bizimkinin beti benzi sararmış, korkmuş, tabiri caizse çocuğun nutku tutulmuş. Her ne kadar tabancayla polis çocuğuna şaka yapan oğlum olmasa da karakola gittik, resmi işlem başlatıldı. Kafaya koydum polis memurundan çocuğumu haksız yere alıkoymak, hürriyetinden yoksun bırakmak, görevini kötüye kullanmak, mobing ve baskı uygulamaktan şikayetçi olacakken, duydum ki, polis memuru benden şikayetçi olmuş. Suçumda tehdit! Güya telefon ettiğinde, ben gazeteciyim, seni sürdürürüm demişim. Haber yapan gazeteci gördüm, köşe yazan gazeteci gördüm de polis memurunu sürgün eden gazeteci görmedim, duymadım.
O yüzden Emniyet bizim, polis memuru bizim, saygıda kusur etmeyelim ama, kimsede kusura bakmasında, görevini de kötüye kullanmak istemesin. Herkesin çocuğu kendine kıymetli. Dahası olay nasıl olmuş, kim ne yapmış bilip bilmeden, kimse mesleğini kullanarak, her hangi bir suçu olmayan küçük çocuğu da sanki adam öldürmüş, uyuşturucu ticareti yapmış gibi, yasa dışı bir şekilde alıkoyarak psikolojisini bozulup, travma yaşamasına sebep olmasın.
Son olarak görevini namusu sayan, görevini hakkıyla yapan polis memurlarını tenzih ederek, görevini kötüye kullanan kişilerinde cezalandırılması gerektiğini düşünüyorum.
Her şeyin gönlünüzce olması, dilek temennisi selam ve dua ile..
DİĞER HABERLER
Mumla Arıyoruz!
ÖMER KILIÇ- Zekât, vaktinden önce verilebilir mi?
MEHMET ÇETİN – Memleketimin yollarında yürüyorum 2