Şereflikoçhisar Tuzgölü Haber Gazetesi

Gazete – Matbaa – Baskı İşleri

RAMAZANDA KENDİMİZE GELEBİLDİK Mİ?

Yunus Emre; “İlim ilim bilmektir. İlim kendin bilmektir. Sen kendini bilmezsin. Ya nice okumaktır” diyor. Hacı Bayrâm-ı Velî de; “Bayram özünü bildi. Bileni anda buldu. Bulan ol kendi oldu. Sen seni bil sen seni” diyerek insanın kendisini bilmesinin önemine işaret ediyor.
İnsan, yaratılış itibarıyla bilmeye, kendisine gizli görünenleri öğrenmeye meraklı bir yapıya sahiptir. Hz. Muhammet “Beşikten mezara kadar ilim öğreniniz.” Buyurmuş. Bu yüzden okumanın/öğrenmenin yaşı yoktur denmiştir. Bilmenin, öğrenmenin bir kuralı, bir hedefi olmalı. İnsanlığa faydası olmayan bilgiden yani faydasız ilimden sakınmak gerek. Hz. Muhammet’in bu minvalde bir duası vardır: “ Faydasız ilimden Allah’a sığınırım.”
Edebiyatımızın önde gelen şairlerinden Nâbî, kendi çocuğunun şahsında bütün gençlere, insanlara bilginin önemi ile ilgili şöyle bir mesaj veriyor:
Cehldir âdeme zindân-ı belâ Ki düşenler göremez rûy-ı rehâ.”
(İnsanı belâ zindanına kapatan şey cehalettir, öyle bir zindana düşenler kurtuluş yüzünü göremezler.)
Cehalet; okuyup diploma sahibi olamamak değil, interneti, akıllı telefonları kullanamamak, tiktokta paylaşım yapamamak hiç değildir. Asıl cehalet kendimizi ve yüce Rabbimizi tanıyamamak, O’nun kulu olduğumuz şuuruna erememek, geçirdiğimiz zamanın kadrini, kıymetini bilememek, bizlere verilen imkân ve fırsatları değerlendirememektir.
Günler her zamankinden daha başkaydı, daha feyizli, daha bereketli… Ne çok şey söyledi kim bilir bize rahmetle yıkanan, maneviyatla dolu şu paha biçilmez vakitler. Dinledik mi? Duyabildik mi? Duyup içimizde kıymetlendirebildik mi? Kendimize iyiye doğru, hayra doğru, güzelliğe doğru biraz olsun değiştirebildik mi? Hayatımıza bir şeyler ekleyebildik mi bu güzelliklerden? Bir kazancımız oldu mu kapağı açık bırakılan bütün bu hazinelerden? Bir kaç gün sonra, bu müstesna zamanlar nihayetlenecek? Elbette gelen zamanların da kendince bir kıymeti ve bereketi olacak. Ya bizler? Nereden devam edeceğiz? Artarak, çoğalarak, zenginleşerek gelebildik mi bu bereketli mevsimin içinden bu yeni zamanların eşiğine? Geçip gitmeyecek bir tazelik, bir başkalık, bir heyecan ile donanabildik mi? Her şeye yeniden başlıyormuş gibi bir heyecanla mı doluyuz, yoksa kendimizi tuttuk tuttuk şimdi vakit tamam oldu, artık bırakıyoruz hovardalıkları mı geçiyor içimizden? Doldurduğumuz âb-ı hayat duruyor mu hâlâ testimizde, daha şimdiden döküp saçtık mı yoksa hepsini sağa sola? Biraz daha olduk mu, olgunlaştık mı insanlıkta? Belki yanmadık aşkla ama biraz daha piştik mi en azından şevkle, gayretle? Geçip gitmekte olan şu hayırlı, bereketli, nurlu vakitler, geçip gidecek mi öylece gerçekten? Duyabildik mi Rabbani fısıltıyı, rahmetin çağıltısını? Aklımızla, kalbimizle işitebildik mi?
Ramazan bizlere kendimizi bilebilmemiz için verilen bir imkân ve fırsattı. Bunu değerlendirip kendisini bilebilenlere ne mutlu. Anadolu’da kendini bilmeye adam olma derler. Bir adam oğluna: “Sen adam olamazsın!” demiş. Yıllar sonra bir gün evlat, babasını huzuruna çağırmış: “Bak baba, sen bana adam olamazsın demiştin; ama ben okudum makam-mevki sahibi oldum.” demiş. Baba kocaman bir ah çekerek: “Ah evladım ben sana makam-mevki sahibi olamazsın demedim, adam olamazsın demiştim. Eğer adam olsaydın babanı ayağına getirtmez, kendin gelir elimi öperdin.” demiş.
Kendimizi bilmek ve tanımak hayatımızın en önemli görev ve sorumluluğudur. Bunun için kendimize “Ben kimim” sorusunu sormamız ve cevabını bulmamız gerekmektedir. İnsanın kendini bilme arayışı, Yaratıcısına söz verdiği Kalû Belâ’ya dayanıyor. “Ben sizin Rabbiniz değil miyim?” sorusuna “Evet Rabbimizsin” diye cevap verdik. Kendini bilmek işte bu cevabı hiç unutmamaktır.
Kendini bilmek, insanın niçin yaratıldığının şuuruna varması, dünyaya niçin geldiğini, hayatın maksadını anlaması, gideceği/döneceği yeri bilmesi demektir. Kendini bilen kalp kırmaz, kebdisine, ailesine ve insanlara faydalı olmak için çalışır. İnsanlığın zararına olan davranışlardan kaçınır. Kendini bilen, konuşmasını susmasını, oturmasını kalkmasını bilir.
Kültürümüzde “Nefsini ( kendini ) bilen, Rabbini bilir” diye meşhur bir söz vardır. Bu sözü bazıları hadis olarak naklederler. Hadis âlimlerinin büyük çoğunluğu sözün hadis olmadığını söylerler. Hadis olmasa da hikmetli bir sözdür. Kendini bilmek, eserden müessire, sanattan sanatkâra ulaşarak kâinatta hüküm süren kânunların sahibini tanımaktır. O’nun kudret ve azametini idrak edebilmektir. Bunun neticesi de, O’nun rızasını kazanmak için gayret etmektir.
İnsanlığın temel problemlerinden birisi kendisini bilememesidir. İnsanın kendi mahiyeti üzerinde düşünerek kendi varlığı, hayatının anlamı ve gayesi hakkında sorular cevaplar araması, kendisi hakkında bilgi sahibi olmasını sağlar ve bu bilgi onu Allah’a götürür. Dolayısıyla insan kendisini, kendisini yüce Allah’ı, yüce Allah’ı tanıdıkça da kendisini daha iyi tanımış olur. Özetle insan olabilmenin sırrı kendini bilmektir. (Fahri Sağlık Balıkesir Karesi İlçe Müftüsü)

Sakarya araç kiralama Sakarya evden eve nakliyat