Memleketimin yollarında 15
Afet abla
Çakır’ın Afet’in yukarı taraftan sesi gelir, herkes o tarafa bakar. Afet, deli dolu yapısıyla meşhur idi. İrebiya (Rabia), gıcırdayan kapıyı aralar ve ardından bakarak, mahalleyi kolaçan eder.
Az üstünde ise Topal Fadime’nin evi vardı, kocası Şükrü, sakin kızı Fatma ise meraklı.
Radyocu Doğan’ın evi burada idi. Meryem Ebeyi de anmak lâzım. Kırık çıkık işi de yapardı. Mustafa Dalay’ın annesi olsa gerek, pilavcıların da akrabası idi.
Az, alt tarafındaki namı meşhur Deli Ayşe’nin, sessiz kocası Osman’ına yüksek sesle tekrarladığı iş ve ısmarıçlarını (siparişlerini) duyar gibiyiz. Kendisi de birazdan iğne vurmaya gider. Mahallenin iğnecisidir, o.
Deli Ayşe’nin yukarısında Hossuk Hasan diye anılan Hasan Amca vardı, belediyeden gelen vazife gereği sokaklarda sahipsiz köpeklerin telefinde görevliydi. Çift kırma tüfeğini omuzundan indirir, evvelinden verilen yiyecek ile oyalanan hayvanı nişan alır ve tetiğe basardı. Daha sonra belediye işçisi de onu alır, römorkun kasasın koyardı. Biz de o çocuk yaşımızda değişik duygularla bunları seyrederdik. Sevdiğimiz köpeklerin kaçmasına da yardımcı olduğumuzu da buraya not etmeliyiz.
Hasan İnevi
Topal Mehmet ve kardeşi Hasan İnevi’nin kardeşliği dillere destan idi. Topal kardeşine çok yardımcı olurdu. Topal Mehmet’in topal olmasının geçmişini hatırlayamamakla beraber o yokuştan aşağı tahta koltuk altı deyneğini önceleri iki sonraları da tek olarak kullanır ve dediğimiz gibi yokuş aşağıya hızla ama yokuşu da dinlene dinlene çıkardı.
İnevi’lerden yukarıya çıkıldığında Kale Mahallesi’nin sarı kayalı dağa çıkılır. Ramazan ayında iftar topları genelde oradan atılırdı. Yaşlı bir amca idi, havan topunu andıran inceden soba borusu gibi şeyi iftara yakın omuzunda taşıyarak dağa çıkar, oradaki kayaya dayayıp, ona göre sağlam vaziyet alıp, fitili ateşlemeden öncesinde seyre gelenleri geriye ve uzağa alarak ateşlerdi. Patlamadan önce kulakların parmakla tıkanmasını sıkı sıkı tenbihlerdi.
Zibidin Kadir’in bütün alana serdiği derileri görüyorsunuz değil mi, etrafa dağılan kokuyu da hissetmişinizdir. Karısı Şadiye Bacı, kapının önünde oturmuş yün çorap örer. Şadiye Bacı, karşı komşusu Mikdat’ın Ayşa’sıyla konuşur.
DİĞER HABERLER
Ben yaptım olduyla olmadı, olmaz da!
Ömer Kılıç – “Komşulukta güven duygusu”
Atatürk parkına tabela takmayıp taktı gibi yapan şerefsiz; aksini iddia eden Karaktersiz heriftir!