Şereflikoçhisar Tuzgölü Haber Gazetesi

Gazete – Matbaa – Baskı İşleri

Deprem Bölgesine Dair….

Şubat Ayı ayların içerisinde en kısa aydı ancak; yaşanılan deprem sonrası en acı, en uzun, en unutulmayacak ay oldu. Günlerdir ülkemizin durumu ortada. Yüreklerimiz yandı, içimiz parçalandı, gerek deprem anında gerekse deprem sonrası yaşanılan hayat hikayeleri uykularımızı kaçırdı. Kimisi suçlu aradı, kimisi önce acıyıp sonra işi siyasete bağlamaya çalıştı. Kim ne derse desin binlerce kaybedilen can, yetim ve öksüz kalan çocuklar, umutları, hayalleri yıkılan aileler, sönen ocaklar yüreğimizi yaktı. Kanı bozuklar hariç, hepimizi derinden etkiledi bu deprem… Şahsım için konuşmak gerekirse, yutkuna bildiğim kadarıyla yutkundum, susabildiğim kadarıyla sustum, durabildiğim kadarıyla durmaya çalıştım, akşam olup çocuğumu kucağıma alınca canımın daha çok yandığını hissettim. Sıcak yuva, yenilecek yemek, yatılacak yerim olmasına rağmen sabah zor oldu. Gitmeliydim! O anı, o acıları yerinde görmek, küçükte olsa bir katkımız olur düşüncesi ile üç-dört arkadaş birazını topladığımız, birazına destek olduğumuz yardımlarla yola çıktık. Soğuk ve uzun yol sonrası Adana’ya vardığımızda gün ağarmak üzereydi. Az ilerleyince yıkık evleri görmek acımızı biraz daha artırdı. Hedefimiz Hatay Samandağ ve bezi olmayan çocuklara bez, maması olmayan çocuğa mama, hasta olan çocuklara şurup götürdük. Giderken arkadaşlarla anlaştık. Bırakıp gelmek yok! Kapı kapı, yıkılan binaları gezip, gerekirse uyumadan, acıkmadan, yorulmadan o ihtiyaç sahibi kişilere ulaşıp, bir nebzede olsa yaralarına merhem olmak istedik. Ve nihayet Hatay Samandağ’dayız… O an, o görüntünün tarifi yok. Her tarafta yıkılan binalar, hemen yanında yakılmış odun ateşi, etrafından bekleyen kadınlar… Yanlarına varıp, “aracımızda bebek bezi, maması, şurup ve birkaç ihtiyaç maddesi var ihtiyacınız var mı? Deyince o bakış… buğulu gözlerle bakılan o bakış bir anda her şeyi anlatıyor. En acı olay biraz sonra yaşanacakmış. Nereden bileyim! Yine bir aile ateşin başında bekliyor. 4-5 kişilik bir aile… Bayana yaklaşıp soruyorum; “ abla, aracımızda bebek bezi ve mama var. Hatta soğuk algınlığı ve ateş için şurubumuzda var, ihtiyacın varsa verelim” keşke demez olaydım, dilim kurusaydı da o kadına o soruyu sormasaydım. Nereden bilebilirdim ki, kadının neyi nasıl beklediğini… “Abi sağ olasın. Şu karşıdaki bina (kepçe çalışma yapıyor) benim oturduğum ev. 2 çocuğum vardı. Eğer o binadan sağ çıkarsa bana bez ve şurup ver” dedi. O anın tarifi yok. Ne diyeyim. Ne cevap vereyim. Rabbim yardımcın olsun. İnşallah sağ salim çıkacak” demekten başka söz bulamadım.
Gün boyunca dokunmayan yüreklere dokunup, varılmayan yerlere varmak adına, Samandağ’dan çıkıp, Antakya’ya geçiyoruz. Durum burada da aynı. Hatta biraz daha acı. Yıkılan evler, evlerin hemen önünde bir umutla bekleyen yakınları, gelecek mutlu bir haberi bekliyor. Az ilerde bir görüntü dikkatimi çekiyor. Bir afad ekibi, cep telefonundan birkaç kişiye bir şeyler gösteriyor. Mesleğinde verdiği cesaretle yaklaşıyorum. Cep telefonunda yıkılan binanın altında kalan bir kişi. Muhtemelen cansız bedenine ulaşılmış. Bayana soruyorlar. “Bu kişiyi tanıyor musunuz?” “bayan evet eşim” diyor. Birkaç dakika sonra eşinin cansız bedeni, bayana teslim edip, araca koyuyorlar. Emin olun bayan donmuş, nutku durmuş, söyleyecek söz bulamıyor. Tek dediği, “talihsizim!” oluyor.
Dedim ya yükümüz ağır boşa gidecek zaman yok. Arkadaşlarla ihtiyaç sahibi aramaya devam ediyoruz. Afad’ın çadırlarını buluyoruz. Dışarda eski tarz ocak yakılmış, başında bekleyen kişiler, orada neyin ne olduğundan habersiz olan çocuklar oyun oynama derdinde. Sorumuz aynı, falan falan var, ihtiyaç var mı? Bir bayan bir adet bebek bezi alıyor, “isterseniz iki adet verelim” diyoruz, “bir tane yeter bir başka ihtiyaç sahibine verin” diyor. Birkaç saatte burada durduktan sonra yolumuz Kırıkhan… Gün akşam olmaya başlıyor. Yavaş yavaş halk çadırlara gidiyor. Ortalık sakin… Hızlı bir şekilde aracımızda olan ürünleri ihtiyaç sahiplerine bir an önce teslim etmek için yola devam edip, saatler sonra aracımızdaki ürünleri bitiriyoruz.
Bu yazdıklarım depremin acı yanları. Peki tuhaf olaylar yok muydu? Derseniz elbette vardı. İhtiyacı olmamasına rağmen ürün almak isteyen çakallar, gelen kamyonlara saldırıp ne verirlerse alan yağmacılar, hatta deprem mağduru olmamasına rağmen hemen yan il ve ilçeden gelip, almış oldukları ürünleri kendi araçlarına silme yükleyip pispis gülüp yola devam eden vatan hainleri….
Biz depremin üçüncü günü gittik. Hatay için konuşuyorum. Ve orada bir şeye şahit olduk. Hani bazı dangalaklar sıcak yuvasında televizyon başında “devlet yok! Yardım yapılmıyor! Diye anırıyorlar ya, emin olun devlet orada. Her enkazın üzerinde onlarca Afad, Umke ve diğer görevliler canla başla çalışıyor. Kolay mı? Derseniz elbette zor. Bir değil, on değil, yüz değil. Binlerce yıkılan bina… Ve şuna emin olun, artık orada kalan kişiler, yerli halk değil. Yani ihtiyacı olmayan kişiler kalmış. Bir yerde yağmacılar. Mağdur olan kişilere devlet ya da hayırseverler zaten sahip çıkıyor. Bu saatten sonra yapmamız gereken tek şey, ilçemize gelen gerçek anlamda depremzedelere sahip çıkmak. Hepimiz görüyor ve duyuyoruz. Birçok kişi evini açtı. Evi müsait olmayan kiralık ev tuttu. Bir şekilde sahip çıkmaya çalışıyor. O kişilere acizane tavsiyem, bu birkaç saatlik misafirlik değil. Belki bir ay belki altı ay kalacaklar. Mümkünse bunu göz önünde bulundurarak bir takım girişimlerde bulunalım. Yarın bir gün bu kişilere bakamıyoruz, yük oluyor” demeyelim. Acizane yetkililere bir önerim var. Okumuş olduğum İmam Hatip Lisesi yıllardır boş duruyor. Tahminime göre en az 40 dersliği vardı. En azında kısa bir süreliğine gelen aileler burada konaklama imkanı olursa, yardım yapacak kişiler buraya gider burada kalacak olan ailelere daha kolay ulaşacaklardır.
İşin özü, yüzyılın en büyük ikinci depremi olarak adlandırılan deprem canımızdan can aldı, ocakları yıkıp, çocukları yetim, kadınları dul bıraktı. Rahmandan gelene isyan edecek değiliz. Rabbim ne verirse hayırlısını versin. Son olarak acizane istirhamım her konuda olduğu gibi bunu da belli bir süre sonra, siyasete bağlayacağımız aşikar. Lütfen diriye saygınız yoksa en azından yaşama veda edenlere saygımız olsun, selam ve dua ile…

Sakarya araç kiralama Sakarya evden eve nakliyat