Yakın çevrem ya da beni az çok tanıyanlar bilirler, biraz sosyal medya özürlüsüyümdür. Facebook olsun, Whatsap olsun, pek ilgilenmem. Hatta bir diğer mesleğimizde matbaacılık olduğu için, bazı müşterilerim baskı işi talebi olur. En doğal olarak Whatsap üzerinden gönderir, kimisi fiyat alır, çoğunluğu ise şundan şu kadar adet baskı yapalım der. Emin olun çoğu zaman onları da görmem. Hatta bana kızarlar, “görmedim” dediğim anda; “gazeteci sosyal medya özürlüsü olur mu?” diye. Haklılar mı “Evet!” sonuna kadar… Ama bende haklıyım, Cuma mesajları, olur olmaz fotoğraf atıp, şunu da yaz gazeteci diyenler, aileler arası farklı farkı gurup kuranlar vs vs. Emin olun her anımın sosyal medyada geçmesi gerek ki, o zamanda iş yapamaz hale geliyorum. Her ne ise boş zaman buldukça, ya da gazetemizi sosyal medyada paylaşmak üzere, günün belli saatlerinde sosyal medyaya giriyorum. Ne zaman şöyle bir baksam, ya bir muhtar ya da bir başka kişi yardım istiyor. Cümleler aynı, iki çocuklu bir aileye gıda ihtiyacımız var!, durumu olmayan birisine ikinci el kanepe koltuk lazım, bir aile için çocuk arabasına ya da beşiğe ihtiyaç var” vs vs.
Birkaç gün önce yine böyle bir paylaşım gördüm. Aslında hiç haz etmediğim bir şey, birisine yardım yaparken, sosyal medyada paylaşıp, “bak bak falanca kişiye yardım yaptım” der gibi milletin gözüne sokmayı. Acizane, falanca yerde falanca isimli iş yerim var, destekte bulunmak isterim” dedim. Her ne ise, iki bayan geldi. Birisi ilan atıp, ihtiyaç sahibi kişiye yardımcı olmak isteyen bayan, diğeri orta yaşlı ihtiyaç sahibi olan kişi. Ayaküstü; “ eşiniz var mı? Ne iş yapar, nerelisiniz, nerede oturuyorsunuz?” Eşi rahatsızlığından dolayı çalışamıyormuş, bir erkek çocuğu var, killik yani Sanayi mahallesinde oturuyormuş. Rabbim taksiratımı affetsin, bir miktar yardımda bulundum. Ve “madem bu durumdasınız Büyükşehir ya da Küçükşehir size yardım yapmıyor mu? Kömür olsun, doğalgaz olsun, gıda olsun. Başvuru yapmadınız mı?” diye sorduğumda; başvuru yaptığını, kendi beyanına göre, evde üç kişi oldukları için yardım yapılamadığını ifade etti. Bunda bir yanlışlık olduğunu, yardım yapılacakken aile bireyi sayısına bakılmadığını, belki, üzerinize ev, araba ya da maddi değeri olan bir arsa olduğunu, bu yüzden verilmeme ihtimali olduğunu, kişi başı gelirin belli bir sınır üzerinde olduğu için, bu tip yardımların yapılmadığını söylediğimde “ Üzerimize hiç bir şey yok. Başvuru yaptım ama kabul edilmedi” dedi. Çok şaşırdım. Diyeceğim o ki, hani bazı şovmenler, yapmış oldukları her açıklamasında, “kimse kendisini yalnız hissetmeyecek, kimse omuzu düşük yürümeyecek” narası atan iş bilmezler, atmış oldukları her adımı sosyal medyada paylaşan egoistler acaba benim gördüğümü görmüyorlar mı? Ya da görmezden mi geliyorlar?.
Ve Muhtarlarımız. (çoğunu tenzih ediyorum ama) Hani zaman zaman “Muhtarlık kapansın, boş yere devlete külfet oluyorlar, ne iş yapıyorlar da, her iş artık e devletten yapılıyor!” sitemleri edildiğinde, kendilerini bulunmaz hint kumaşı gibi görenler, sözde, fakire-fukaraya yardım ettiklerini, hasta olsa hastaneye götürdüklerini, yolda kalmışa, dara düşene kucak açtıklarını, yetkililer ile köprü görevi gördüklerini iddia edenler, ya onlar, onlarda mı görmüyorlar.? Ya da görenler neden sosyal medya hesaplarından farklı farklı ajitasyonlarla, kendilerine göre kurgulamış oldukları hikayeleri gerçekmiş gibi anlatıp; “falanca aileye yardım ihtiyacımız var” diye paylaşım yapanlar, onlarda mı görmüyorlar? Ya da görüyor, ama görmezden mi geliyorlar.
Kendilerine karşı en ufak bir kötü yorumda yorum yapan kişiyi bulup, psikolojik baskı yapanlar, her anını her dakikasını sosyal medyada geçirip, algı ve şovdan başka bir şey yapmayanlar, bu gibi kişileri hiç mi görmüyorlar. Lütfen beyler. Ya olduğunuz gibi görünün ya da göründüğünüz gibi olun. Ama olmadığınız gibi görünmeye çalışmayın.
Ve son bir konu. Bir esnafımız iş yerine tadilat tamirat yaptırıyormuş. Belediyeden bir telefon geldi diyor. İşyerine bir iş yaptırıyormuşsun, ancak yapan kişilerden şikayet var. Buranın esnafı değilmiş. Zabıta gelip bakacak demişler. Ve nitekim zabıta gidip kontrol etmiş. Evet işi yapan firma aslen buralı ama iş yeri Ankara’da. Neden yapıyor konusuna gelince, bizim buradaki esnaf aynı işe sallıyorum 200 demiş, o Ankara’dan gelen firma 150’ye yapıyormuş. Burada birincisi Belediyenin bu işe ne karışıyor olması. Sanırım Belediye yetkilileri her işi halletmişler, vergi müfettişliğine başlamışlar. İkincisi, muhtemelen bu işi yapan bir firma, o iş kendisine gelmeyince şikayet etmiş. Halbuki, suçu kendimizde arayıp, yüksek fiyat vermek yerine daha az fiyat vermek varken, iş kendisine gelmeyince çözümü şikayet etmekte bulmuş. Güler misin, ağlar mısın? Ne diyelim! ilçe bizim, ilçe esnafı bizim. Aşağıdan da baksan, yukarıdan da baksan sonuç biziz. Burada şimdi kime kızıp gönül koyacağız. Biraz daha az maliyetli olsun diye Ankara’dan firma bulan işyeri sahibine mi, hakkı olmamasına rağmen zabıta gönderen belediyeye mi?, az zamanda çok para kazanayım diye yüksek fiyat verip, iş kaçınca şikayet eden esnafa mı? Yok yok en kolay yolu, her zaman olduğu gibi, biz bunu yazan gazeteciye kızalım.
Her şeyin gönlünüzce olması, dike temennisi selam ve dua ile…

DİĞER HABERLER
Selamlaşma nasıl yapılır, hükmü nedir?
MEHMET ÇETİN – Abidin Akın
HUZUREVİ GERÇEĞİ! Lafa gelince herkes milliyetçi!