Şereflikoçhisar Tuzgölü Haber Gazetesi

Gazete – Matbaa – Baskı İşleri

Adam olanın sözü senettir!

Bilinen kıssadır: Kral, dondurucu bir kış mevsiminde gecenin soğuğunda nöbet tutan muhafıza “Üşümüyor musun?” diye sorar. Muhafız “Ben alışığım Kralım” cevabını verir. Kral, “Olsun sana sıcak elbise getirmelerini emredeceğim” der ve gider. Ancak bir süre sonra içeri girdiğinde emri vermeyi unutur. Ertesi gün duvarın yanında muhafızın soğuktan donmuş cesedini görürler; duvara da bir şeyler karalanmıştır ve şu yazmaktadır: “Kralım soğuğa alışkındım; fakat senin sıcak elbise vaadin beni öldürdü.” Vaat, ümit doğurur. Vaat gerçekleşmezse ümit kırılır. Ümidi kırılan kişinin artık hayat bağı da kopmuştur. İnsanlar niçin yapamayacakları şeyleri söylerler ya da söyledikleri şeyleri yapmazlar? Sözün bir değeri, vaat etmenin bir sorumluluğu vardır. “Hayvan yularından, insan sözünden tutulur.” demiş atalarımız. “Söz, senettir.” eskilerin anlayışına göre. Senede bile itibar etmeyen şimdikiler için verilen sözlerin, yapılan vaatlerin pek bağlayıcılığı kalmamış görünüyor. Vaadinde durmamak, bir bakıma yalan söylemektir. Yalan söyleyen insan da, yaşayan cesettir. “Sana güvenebilir miyim?” sorusu ya da “Bana güvenebilirsin.” cümlesi, beni çok rahatsız eder. Hele birinin, ikide bir yemin etmesi bana çok itici gelir. İnsan denen varlık, zaten kendisine güvenilen varlıktır. İnsan; değerini, doğruluktan, dürüstlükten, hakkaniyetten alır. Yalan, insan kelimesiyle hiçbir şekilde uyumlu değildir. Yapılan vaatlerin yerine getirilmemesi, vaadi yapanı itibarsızlaştırıp canlı ceset haline getirdiği gibi, karşı tarafta da ölümcül sonuçlar doğurabilir. Herkesi kendisi gibi zanneden dürüst insanlara karşı verilen sözlerin, yapılan vaatlerin gerçekleştirilmemesi, o insanların düşünce dünyasında, hayat algısında yıkıma, psikolojisinde bozulmaya, belki de biyolojik yapısında çürümeye veya ölüme yol açacaktır. Kıssada nöbet tutan asker, kendi şartlarında psikolojik ve biyolojik bir direnç oluşturmuş, kral gelip vaatte bulunarak onun ahengini bozmuş, bir beklentiye sokmuştur. Beklentinin gerçekleşmemesiyle bünyedeki ahengin bozulması ölümcül sonuç doğurmuştur. Bilerek veya bilmeyerek bu tür hataları hepimiz yapıyoruz.
Ve vaatleri verenler. Genellikle bunları siyasiler daha çok kullanıyor. Bize göre vaat, onlara göre söz, proje, yapacakları vs vs. Bir kişinin, bir kurumun, bir bürokratın, bir siyasetçinin ya da her hangi bir yetkilinin yapacakları sınırlıyken, bazı iş ve işleyişlerde illaki bir üst kurumuna ya da her hangi kuruma bağlı iken, vaat vermekten geri durmaz. Sonuç, tutulmayan sözler, yerine getirilmeyen vaatler ve her geçen gün kaybedilen itibar. Tabii bu itibar kişilik, ahlak kavramı olan kişiler için geçerlidir. Kişiliksiz ve ahlaksız kişilerde bu kavram beklenemez. O yüzden her ne iş yaparsak yapalım, tutamayacağımız, yapamayacağımız söz ve vaatlerden uzak duralım. Varsın yapamadı! Gücü yetmedi! Yapmak istemedi! Denilsin, ammaa “sahtekarmış, sözünün eri değilmiş, hatta adamlığı zayıfmış” demesinler…
Ve buna bağlı olarak insanların kendisini dev aynasında görmesi. Sanki haşa küçük dağları ben yarattım edası. Gerek sözleri, gerek davranışları, gerekse hal ve hareketleri ile dünyanın ya da bulunmuş olduğu konumun en iyisi olduğunu düşünmesi. Sanırsın, cansız, kansız bir kişi. Sanırsın hiç ölmeyecek. İçerisinde bulunduğu duruma, elinde imkanı varken yapamadıklarına, en ufak bir işi sanki, dünyaları kurtarmışçasına reklam etmesine anlam veremeyiz. Ve hep hayal dünyasındadırlar. Hayatlarında kaybetmek gibi bir olgu yoktur. Hep kazanacaklar, hep güçlü olup, biri ya da birilerine hükümdarlık yapacaklar. Ama unuttukları bir şey vardır. Geçmişe bakmazlar. Kimi örnek alıp, kimin yolunda gitmişlerse, o kişilerin şimdi hayatlarında olmadıklarını, her fani gibi, şuan oyalandıkları ile yıllarca hayatlarında olmayan kişilerin oyalandıklarını, tüm bunların bir sonunun olduğunu unuturlar.
Diyeceğim o ki; baki olan Rahmandır. Ondan gerisi yalandır. Peygamberlerin dahi fani olduğu dünyada, bu hırsın, bu öfkenin, bu dünya malı tamahının elbet bir sonu olduğunu unutmamak ve ona göre yaşamak en güzeli. O yüzden kral gibi vaat verip, muhafızı öldürmek yerine, adam gibi, insan gibi, Müslüman gibi hayat yaşayıp, bu dünyanın ahireti de olduğunu unutmamak gerek. Ve şu da unutulmasın, kimsenin yaptığı yanına kalmayacaktır. Ama bu dünyada ama, ahirette…
Ve son sözüm hani geçtiğimiz günlerde kurak geçen mevsim sonrası hemen hemen her hafta Yağmur duası yapan kişilere. Yer gök dua üzerine denir, saygım sonsuz. Çok şükür geçtiğimiz günlerde beklenen, istenilen, yağması için dua edile kar yağışı gerçekleşti. Şimdi dört gözle bu hafta gerekirse A4 kağıdına yazılmış şükür duasını yapılmasını bekliyorum. Bakalım ibadetinizde, isteğinizde ne kadar samimi, size verilen nimetlere karşı ne kadar şükredicisiniz hep birlikte görmek isterim.
Her şeyin gönlünüzce olması, tutulmayacak vaatlerin verilmemesi, kendimizi dev aynasında görmemek, her insanın fani olduğunu hatırlamak, verilen nimetlere şükretmek dilek ve temennisi selam ve dua ile..

Sakarya araç kiralama Sakarya evden eve nakliyat