Gerek vatandaş, gerek esnaf, gerek çiftçi yani tüm toplum olarak bence son aylarda en çok tartıştığımız hatta tartışmayı bilmediğimiz içi kavga edecek dereceye geldiğimiz, toplumu yakından ilgilendiren piyasa yani iş – ticaret ve alım gücümüzü konuşmaya başladık. Bir cenah ki, çoğu bunu siyasete bağladığı ya da bağlamak istediği için, alım gücümüzün azaldığını, ekonomimizin her geçen gün kan kaybettiğini, ülkenin her geçen süre zarfında daha da kötüye gittiğini ima etse, bu yönde çeşitli delil ve belgeler sunmaya çalışsa da, karşı taraf işin renginin aslında öyle olmadığını, ülke ekonomisin son derece iyi olduğunu, ülke olarak geleceğimizin bu günden daha parlak olduğunu ifade etmeye çalışıyor. Hatta geçtiğimiz günlerde sosyal medyada ( Focebook artık sosyal medyayı yakından takip etmeye başladım) isteksizde olsa bir tartışmaya dahil olmak zorunda kaldım. Bazı kişi ve kişiler ülkemizle birlikte ilçe ekonomimizin de kötüye gittiğini, gerek esnaf gerekse vatandaşlarımızın her geçen gün ekonomikmen sıkıntı yaşadıklarını, çok zor günler içerisinde olduğumuzu ima etmeye çalışmışlar. Şunu açık açık ifade edeyim, burada yazmış olduklarım sadece beni bağladığı için katılıp katılmamakta serbestsiniz.
Bana göre ekonomimiz ki, bunu ilçem için konuşuyorum, öyle abartıldığı kadar kötü değil. Neden mi, yazımın başında da dedim ya, sosyal medyada tartışmaya dahil oldum diye, o akşam saat: 20:23 suları, tesadüf o ya, tartışmayı gördüğümde çarşıdaydım. Hemen aracımı yolun kenarına çekip, ilçemizde bulunan bir zincir market şubesine girdim. Sırf fiş numarasını görmek adına küçük bir şey alıp çıktım. Saat: 20:23 marketin kapanmasına yaklaşık yarım saat var. Fiş numarası 235 Yani bu şu demek, sabah 09:00’dan akşam o saate kadar 235 kişi bir şubeden alışveriş yapmış. Ufak bir hesap yaptım. 235×50 TL’lik alışveriş olsa = 11 bin 750 TL. Düşünün ilçemizde birden çok mağazası bulunan bir zincir marketin günlük cirosu 11 bin 750 TL. Varın siz bunu diğer mağazaları katarak 15’le çarpın. Bu sadece zincir marketlerin 1 günlük cirosu.
İkinci bir konu. Kimse kusura bakmasın ama, ilçemizde yeni yapılmış bir dairenin fiyatı en az 350 – 400 bin liradan başlıyor. En az diyorum. Ve ne gariptir ki, yapılan binalardan boş yer bulmak o kadar zor. Ve her geçen gün yeni yeni binalar yapılıyor. Ve yapılanlarda hep satılıyor.
Ona keza ilçemizde asgari ücretlisinden tut, memuruna, işçisine kadar altında arabası olmayan kimse yok gibi. Onu da bırakın hastaları hariç, eskiden olduğu gibi Tofaş, Şahin ve Renault bulmak bir hayli güç. En eski arabasının değeri 50 binden başlıyor.
Ben bunları söylerken kimileri öküz altında buzağı arasa, kendi kafasına göre yorum yapıp, işi başka yerlere taşımaya çalışsa da maalesef ilçemin hali bu durumda iken, ülkemin halide çok değişik değil.
Borçsuz insan var mı? Yok! Birçok kişi birçok kişinin kredi ya da, bankalar yolu ile ayakta kaldığını ifade edecek. Haklılar mı? Amenna! Bu kredi içinde acizane şunu belirtmek isterim. Bugün bankalar ya da kredi veren kuruluşlar kimsenin karakaşına kara gözüne bakıp ta kredi vermiyor. Kredi verecekleri kişinin öncelikle mal varlığına, ipoteğine, kefiline, ödeyecek durumu olup olmadığına bakıyorlar. Siz hiçbir işi, hiçbir gayrimenkul ya da ipoteği olmayan bir kişiye her hangi bir kuruluşun kredi verdiğine şahit oldunuz mu? Valla ben olmadım.
Ve son olarak, hemen hemen 2 senedir pandemi illeti ile mücadele ediyoruz. Zaman zaman tüm esnaflarımız, zaman zaman bir kısım iş yerleri kapandı. Ama ben 2 senedir ilçemde pandemi nedeniyle kapanan bir iş yeri görmedim. Geren duyan varsa, bana da bilgi verirse sevinirim. Bence acizane bizim tek ve en büyük eksiğimiz tamahkar olmayıp, doyumsuz olmamız. Yıllar yıllar önce kazanmış olduğumuz paranın bir tık üzerini kazanmaya çalışıyoruz. Ama bende dahil olmak üzere unuttuğumuz çok şey var. Artık kendisini yenilemeyen, çağın gereksinimine ayak uydurmayan kaybetmeye mahkum.
Alım gücümüzün düştüğü doğru ama; alımlarımız düşmediğini de göz ardı etmemek gerek. Her şeyin gönlünüzce olması dilek ve temennisi selam ve dua ile..
DİĞER HABERLER
Bahane popo gibidir, herkeste bulunur!
Bela ve musibetler kader midir?
MEHMET ÇETİN – Mustafa Emre