Şereflikoçhisar Tuzgölü Haber Gazetesi

Gazete – Matbaa – Baskı İşleri

DOĞRULUK

Doğruluk, insanın söz, fiil ve niyetleriyle dürüst ve iyilikten yana olması anlamında kullanılan bir ahlakî kavramdır. Yüce Mevlamız, kulluğumuzun bilincinde olmamızı ve doğruluktan ayrılmamamızı istemektedir. Buna göre Rabbimizin emirlerine uyup sadıklarla, doğrularla beraber olmak dinimizin gereğidir. Doğru konuşup, doğru yaşamak ve doğru yaşayanlarla beraber olmak Müslümanların özelliklerindendir. Hidayet kişinin Allah’a inanma, emir ve yasaklarını tam olarak yapabilme imkânına kavuşmasıdır. Böyle bir konumda bulunan kişi Kur’an’da belirtilen doğru yola ulaşmış demektir. Nitekim konumuzu belirleyen ayette de bu hususa vurgu yapılmaktadır. Allah’ın hidayet verdiği kimsenin doğru yolda olduğu, hidayetten uzaklaştırdığı kimsenin ise yardım edecek, kendisine arka çıkacak kimsesinin bulunmadığı anlatılmaktadır.
Bir gün Peygamberimiz (s.a.s), düz bir çizgi çizerek “İşte bu, Allah’ın dosdoğru yoludur.” buyurdu. Ardından bu çizginin sağından ve solundan başka çizgiler çizdi ve “Bunlar da, dosdoğru yolun haricindeki yollardır. Bu yolların her birinin başında ona çağıran bir şeytan vardır.” şeklinde açıklamada bulundu. Sonra da şu âyeti kerimeyi okudu1 : “Şüphesiz bu benim dosdoğru yolumdur. Buna uyun. Başka yollara sapmayın. Onlar sizi Allah’ın yolundan uzaklaştırır. İşte günahtan korunmanız için Allah size böyle öğüt verdi.”
Rabbimizin dosdoğru yolu olan ve dualarımızdan hiç eksik etmediğimiz sırât-ı müstakimi, Efendiler Efendisi bizlere böyle takdim ediyordu. Bu yolun yolcusu olmanın, şeksiz şüphesiz mümin olmayı, Allah ve Peygamberinin mesajlarını her daim sadakat ve teslimiyetle dikkate almayı gerektirdiğini bildiriyordu. Efendimiz, hiçbir eğrilik ve sapkınlığın bulunmadığı bu yola koyulan yolcunun, dünya ve ahirette huzur ve mutluluğa ulaşacağını vurguluyordu. Farklı yolların ise insanı sadece sırât-ı müstakimden değil, aynı zamanda Rabbinin rızasından, Resûlullah’ın izinden, yaratılış amacından, dahası tüm insani erdemlerden uzaklaştıracağını haber veriyordu.
Sırât-ı müstakim, Kur’an’ın yoludur. Peygamberlerin yoludur. Allah’a verdikleri sözden bir an olsun ayrılmayan, sadakatle sembolleşen sıddıkların yoludur. Sırât-ı müstakim, şühedanın, salih amel işleyenlerin, ilahi lütuf ve nimetlere talip olanların yoludur. Bu yol, “Sözlerin en doğrusu Allah’ın Kitabıdır. Rehberliğin en güzeli Muhammed’in rehberliğidir.” hadisini hayatında değişmez ilke olarak kabul edenlerin yoludur. Sırât-ı müstakim dışındaki yollar ise şeytanın davet ettiği yollardır. Bu yollar, gayr-ı meşru arzu ve isteklerin, hırsların, kin ve düşmalığın, fitne ve fesadın, ayrılık ve gayrılığın, bencilliğin adreslerine uzanan yollardır. Sırât-ı müstakimde sadece bir olan Allah’a kulluk vardır. Hayatı O’nun emir ve yasaklarına göre tanzim etmek vardır. Allah Resulünü sevmek ve ona gönülden tabi olmak vardır. Onun gibi dosdoğru, emin ve yüce bir ahlak üzere oluş vardır. Sırât-ı müstakimde, hayır ve güzelliklere anahtar, şerre kilit oluş vardır. Sırât-ı müstakimde insanı itibarsızlaştırmak değil, yüceltmek; öldürmek değil, yaşatmak vardır. Sırât-ı müstakimde ötekileştirmek değil, biz olmak; parçalanıp yok olmak değil, bir ve beraber olmak vardır. Farklı renkleri, farklı dilleri Yüce Yaratanın bir ayeti olarak telakki etmek vardır. Sırât-ı müstakimde yalan, hile ve türlü desiseler değil; dürüstlük, erdem ve istikamet üzere olmak vardır. Sırât-ı müstakimde şiddet, zulüm, terör değil; şefkat, merhamet ve adalet vardır. Bâtıl ve beyhude davaların peşinde savrulmak değil, hak ve hakikate tâbi olmak vardır. Çağımızda bütün bu anlamları ifade eden sırât-ı müstakimden uzaklaşıldığı için, dünyada ve gönül coğrafyamızda korku, acı, gözyaşı, huzursuzluk kol geziyor. Sırât-ı müstakimden uzaklaşıldığı için bugün semamız nice merhametsizliklere, arzımız nice vicdansızlıklara şahitlik ediyor. Sırât-ı müstakimden uzaklaşıldığı içindir ki; dünyada milyonlarca insan evinden, barkından, yurdundan kaçıyor, açlık ve sefaletten hayatını kaybediyor. Sırât-ı müstakimden uzaklaşıldığı içindir ki; bugün ayrılık-gayrılık ve tefrikaya düşülüyor; kardeşlik, muhabbet, adalet, hak ve hakikat çağrıları cılız ve karşılıksız kalıyor. Öyle ki, mezheplere, meşreplere, dillere, ırklara, coğrafyalara mensubiyet, kimilerince İslâm’a ve ümmete mensubiyetin önüne geçiriliyor. Allah’ın insana lütfettiği saygınlık, haysiyet ve dokunulmazlık, dünyanın pek çok yerinde gün be gün çiğneniyor. Unutmayalım ki; kurtuluşumuz, huzur ve mutluluğumuz Rabbimizin bizlere Kitabı ve Peygamberi aracılığıyla öğretmiş olduğu sırât-ı müstakiminde, dosdoğru yolda sapmadan, yılmadan yürümekle mümkündür. Efendimiz (s.a.s)’in eşsiz örnekliğinden ayrılmamak ve onun bize öğrettiği yüce değerlere sımsıkı sarılmakla mümkündür. Hayatı boyunca doğruluktan ayrılmayan, düşmanlarının bile emin, güvenilir dediği yüce Peygamberimiz, bu ayet nedeniyle dosdoğru olamazsam düşüncesiyle ihtiyarladığını, saçlarının ağardığını belirtmiştir. Şu halde bizim ne kadar daha fazla dikkatli olmamız gerektiğini bir düşünelim. Düşünelim de kendimize çeki düzen verelim. Acaba biz bu emir karşısında gereken titizliği gösterebiliyor muyuz? Çevremizdeki insanlara, komşularımıza, arkadaşlarımıza bizim hakkımızda bu insan nasıldır? Doğru, dürüst ve güvenilir birisi midir? diye sorsalar acaba, bizim hakkımızda ne derlerdi? Bu insan doğru dürüst biridir mi derler yoksa yalancı biridir mi derlerdi? Her işimizde doğru olmalıyız ki toplum da bizim hakkımızda güzellikle şahadette bulunsun. Biz doğru olmalıyız ama bununla beraber yakınlarımıza ve çevremizdeki insanlara örnek olarak onların da doğru birer insan olmasını sağlamalıyız. Nitekim Peygamberimiz kendisi doğruluktan ayrılmadığı gibi kendisinden nasihat isteyen ashabına da bu konuda tavsiyelerde bulunmuştur.

Sakarya araç kiralama Sakarya evden eve nakliyat