Son günlerde en çok tartışılan konuların başında İstanbul sözleşmesi geliyor. Peki nedir İstanbul sözleşmesi. “İstanbul Sözleşmesi, kadınlara ve kız çocuklarına yönelik şiddet ve ev içi şiddeti hedef alan ilk Avrupa sözleşmesi olma niteliğini taşıyan sözleşmedir. İstanbul Sözleşmesi, bugüne kadar Türkiye dahil Avrupa Konseyi üyesi 20 ülke tarafından onaylanmıştır. Sözleşme 11 Mayıs 2011’de İstanbul’da imzaya açıldığı için ‘İstanbul Sözleşmesi’ ismiyle anılıyor.
Öncelikle şunu belirtmek istiyorum. Kadını, çocuğu bırakın sokakta gezen her hangi bir canlıya karşı dahi olsa şiddete karşı olduğumu belirtmek isterim. Ama yıllarca bu İstanbul sözleşmesini de kabul edemedim. Nedenine gelince; 6284 sayılı “Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanunun” da “Kadının beyanı esastır” ilkesi. Yani işin özü şu, bir kadın her hangi bir kişi hakkında bir beyanda bulunursa, ne demişse doğru anlamını taşıyordu.
Kimse kusura bakmasın ama bu ilke, bir yerde Müslüman topluma karşı yapılmış en büyük hamle idi. Bu madde kapsamında kaç aile yıkıldı, kaç çocuk annesiz-babasız kaldı. Tüten ocaklar söndü, haksız yere canlara kıyıldı. Her ne kadar şiddeti önlemek için çıkarılmış olsa da, bir yerde şiddetin, katliamın önünü açtı.
Şöyle bir bakın etrafınıza. Eminim benim gördüklerimi, benim duyduklarımı sizlerde duyup, birebir şahit oldunuz. Bu sözleşme bana göre Kadını, erkek, erkeği ise kadınlaştırdı. Müslümanca yaşantıdan uzaklaştıran sözleşme, aile kavramını ortadan kaldırarak, eşitlik adı altında, eşlerin birbirlerinden uzaklaşmasını, çocukların anne babaya karşı bakış açısını değiştirirken bazı olumsuzlukların önünü açtı.
Yıllar önceydi. Yurt dışından akrabalarımız, ya da komşularımız gelirdi. Çocukları biraz yaramazlık yapınca kızarlardı. Kızmanın dozu artınca karşısındaki çocuk, yabancı dille bir şey söyler, tepki gösterirdi. Tek anladığımız “polisss” lafı olurdu. Sorardım “bu ne diyor?” diye. Gülüp, “kızdığım için beni uyarıyor, bak polisi çağırırım diyor” derlerdi. Ve eklerlerdi, “ orada çocuğuna, eşine bir şey diyemezsin. Senden şikayetçi olsa, ya evden uzaklaştırılır, ya da çocuğunu elinden alırlar derlerdi.
Maalesef yıllar sonra ülkemiz aynı o hale döndü. Eşine kaşının üzerinde gözün var desen, çocuğuna yapmış olduğu yanlış için ikazda bulunup, tokat atsan, yan komşunun çocuğuna ters baksan, hemen “polisss” demeye başladık. Hazır kadının beyanın da esas olduğu için ya evden uzaklaştırıldık, ya da ceza üzerine ceza yedik. LGBT konusuna ise hiç girmek istemiyorum.
Bu yönü ile toplumumuzun başına bela olan İstanbul sözleşmesinin sona ermesinden dolayı duymuş olduğum mutluluğu tarif edemezken, öte yandan kadın olsun, çocuk olsun ya da her hangi bir canlı olsun, bunlara karşı uygulanan şiddet, taciz tecavüz olayları için de ayrı ayrı hatta daha ağır kanun maddelerinin çıkarılacağı günü dört gözle escort bayan bekliyorum.
Ve gelelim, ilçemdeki gelişmelere. Geçtiğimiz hafta çarşı esnafımıza adeta katliam yapıldı. Sözde çakma mal sattıkları iddiası ile, birçok esnafımıza cezai işlem uygulandı. Esnaflarımızın ünlü markaların sahte ürünlerini sattıklarını savunduğum için değil ama; şu zamanda bu kadarda acımasız olunmamalıydı. Sanki uyuşturucu tacizlerine yapılan operasyonun bir benzerine maruz kalan ilçe esnafı, iş yerlerine giren, kanun kurallar çerçevesi dışında hal ve hareketlerde bulundukları iddia edilen, ellerinde cep telefonu ya da kamera ile yasadışı kayıt yapan kişilere teslim edildi. Zaten pandemi nedeniyle zor günler yaşayan ilçe esnafı, birde çakma ya da sahte ürün baskını ile tam çıkmaza girdi. Bugün hepinizin bildiği üzere Doğu diye tabir ettiğimiz yerde bulunan vatandaşlar alenen kaçak elektrik kullanıp borcunu bizler öderken, üç-beş kuruş kazanmak isteyen ilçe esnafına yapılan bu olay çokta hoş olmadı. Ve bir kez daha anladım ki, ilçe esnafım yalnız bırakıldı. Emniyet Güçlerinin de yer aldığı denetim ya da baskınlarda ne bir siyasimiz, ne bir oda başkanımız, olay yerine gelip te; “ Yahu arkadaşlar haklısınız, esnafımız bilerek ya da bilmeyerek böyle bir iş yapmış. Bunun bir yolu yordamı varsa, çözümüne bakalım, ya da telafi edelim, demedi, diyemedi. Vay memleket vay. Dip not, benzer olayların yaşanmaması için ilçe esnafımızın bu yönde daha dikkatli olmaları, yasaklı ürünleri satmamalarını acizane tavsiye ediyorum.
Ne diyelim rabbim her şeyin hayırlısını versin. Umarım bundan sonraki hayatımız, geride kalan ve hoşumuza gitmeyen yanlarından daha güzel olur. Rabbim bizleri ailesine sahip çıkan, kadının kadın gibi, erkeğin ise erkek gibi yaşam sürdüğü, Müslümanlıktan uzaklaşan değil, dört elle sarılan kullarından eylemesi, dilek ve temennisi, selam ve dua ile..
DİĞER HABERLER
Bizim kadar var mı ki?
Sıla-i Rahim: Akrabalık Hukuku ve ahlakı
MEHMET ÇETİN- Mehmet Kutlu