Mustafacık’lı Mehmet Doğan (1915-2006) kurduğu ve başkalığını yaptığı koruma ve yaşatma dernekleri ile ilçemize eserler bırakan kişi olarak anılır.
Asıl mesleği çiftçilik olması yanı sıra müteahhitlik yapar.
Sosyal yönüyle de çok aktiftir, nerede bir yardım işi varsa o, oradadır. Hemen bir dernek kurulur ve yardımlar toplanır, eser ortaya çıkar. Bu yönüyle bir dernekçidir. Hatta Ankara Ticaret Odası’ndan ayrılıp, ilçemize Ticaret Odasının kurulmasında onun izleri vardır, ilk kurucu başkanıdır.
Siyasette de faaldir. Uzun yıllar CHP ilçe teşkilatında çalıştı, meclis üyeliğinde yıllarca hizmet eder. 1957 seçimlerinde aday olur ama az bir oyla kaybeder.
İlçenin eşrafındandır ama reklamı sevmez, yaptığı hayır ve hasenatı sessizce yapar. Ömrünün son yıllarına kadar kullandığı alkolü bırakma erdemini gösterip, cami cemaatine devam eder. Hacıdır ama çoğu insan bunu bilmez. Hayır kurum ve kuruluşlarına sessizce yardım eder. Oğlu Günay Doğan, yıllar sonrası bir hatırasını şöyle dile getirir:
“Ulus’ta bir amcayla karşılaştım ve kendimi tanıttım. Aradan çok zaman geçtiği için ismini unuttuğum o amca, ‘Baban cami derneğine büyük yardım etti. Kendisine benim için macir falanca dersen, beni tanır çok selâm söyle Memet ağaya”
Günay Doğan hatıralarına devamla şu notu da ekler:
“Babam çokta cesurdu belki daha önce anlattım
1950’lerde İstanbul’a kamyon almaya giderler. Nevşehir’li Ahmet Büyükdemir’e a marka kamyon için 1000 lira kapora verirler, sorup sorarlar. ‘Aman o markayı alma.’ Bunun üzerine elindeki b marka kamyona karar kılınır. Ahmet Bey’den ‘1000 TL kaporanız yanar’ cevabını alınca, babam ‘Ben kimseye ne haraç verdim nede haraç aldım.’, der ama adam ısrar eder. Babam ruhsatlı tabancasını masanın üzerine bırakır sen Nevşehir’li Ahmet’sen bende Koçhisar’lı Mehmet Doğan’ım.’, diye haykırınca şaşıran Ahmet Bey, ‘Tamam senin dediğin olsun meslek hayatımda böyle birine ilk defa rastlıyorum.’, der yelkenleri indirir ve tatlıya bağlanır.”
DİĞER HABERLER
Evet! yaptıklarından utanmalısın sayın Koçak!
Yapılan hayrın veya okunan Kur’an’ın sevabı ölen kimseye bağışlanabilir mi?
MEHMET ÇETİN / Mikail Özdemir