Bozkırın tezenesi, her zaman olduğu gibi hayattayken kıymeti bilinmeyip, vefatı sonrası baş tacı edilen merhum Neşet Ertaş’ın bir şarkısı var, “sevsem öldürürler, sevmesem öldüm” aynı o misal bende öyleyim. Yazsam küsüyorlar, yazmasam soruyorlar” Günümüzde ne söylesen, ne yazsan herkes ne anlattığına değil, ne anladığına göre konuşuyor, yahut tartışıyor. Bazı konular gün gibi aşikarken, ilçenin durumu ortadayken, bazı konu ve olaylardan artık pis kokular gelmeye başlamışken, hala biri ya da birileri cila çekmeye, kötü olan olayları iyiymiş gibi göstermeye devam ediyor. Bazı şeyler olmuyorsa daha da zorlamanın anlamı olmasa gerek. Olmuyorsa olmuyordur. Burada en büyük yanlış ise hatalı olduğunu, bu işi yapamadığını kabul etmeyip, karşısındaki insanın gözünün içine baka baka yalan söylemesidir. Yahu sen beyaz olan kara, siyah diyorsan ya gözünde, ya da gönlünde sorun var demektir.
Öğretmenlerimiz bize doğrunun tek olduğunu öğrettiler. Doğru herkes için doğru… Bakın önümüzden gelen kış. Aylardır bangır bangır bağırıyorum, şu yollara çözüm yolu bulun, vatandaş perişan diye. Ama kime ne diyorum, sanırım dediğimi bir tek ben ve o bozuk yolun çilesini çeken mahalle sakinleri anlıyor. İlçenin hemen hemen her mahallesi bozuk ve taşlı yollarla dolu. Neden çalışma var! Ne çalışması kimisi Doğalgaz, kimisi su hattı. Çalışmalar bitti mi? Evet bitti! Peki ya kazılan yollar, Onlar ne olacak? Onu kim nasıl, ne zaman yapacak? Bu sorunun cevabı sır. Ahmet Mehmet’e Mehmet, Ali’ye atıyor topu. Kazılan yerler yetmezmiş gibi bir de yapılacakmış gibi yeni kazılar yapılmaya başlandı. E90 karayolunun altında çevre yolu yaklaşık bir buçuk ay önce kazıldı. Neden? asfalt atılacak! diye. Aradan geçen bir buçuk ayda yarım metre asfalt atılmadı. Hürriyet Mahallesi ona keza, TOKİ yolu, Tuzla Mahallesi, Emek Mahallesi derken ilçem adeta savaş alanı gibi. Kim neyi bekliyor, anlamış değilim. Ama habire birileri eski çaydanlığı cilalayıp, satış yapma derdinde.
Onun yanında ilçemiz Devlet hastanesi, yıllardır devam eden kangren hala devam ediyor. Doktor sıkıntımız bir türlü bitmek bilmiyor. Benimle birlikte belki yüzlerce hasta aylardır, Cildiye doktorunun gelmesini bekliyor. Uzman Doktor deseniz yok. En ufak bir olayda en yakın hastaneye sevk ediliyor. Ama sorsanız ilçemiz Devlet Hastanesinde Doktor sıkıntısı yok!
Eğitim… Üniversitenin de Eğitim Öğretim hayatına başlaması ile birlikte öğrenciler kalacak yer bulamıyor. Sosyal medyada hemen hemen her gün birçok öğrenci kiralık ev arıyor. Bunun yanında bizim birçok binamız sahipsizlikten dolayı viraneye dönmüş durumda. Moluz yığınına her geçen gün bir yenisi ekleniyor.
Geçtiğimiz günlerde Akseki Mahallesinde bulunan ve okumuş olduğum İmam Hatip Lisesinin oradan geçtim. Az değil 6 sene okuduğum, ülkemle birlikte ilçemde de yüzlerce İmam Hatibin, binlerce öğretmenin ve bir o kadar da memurun yetiştiği, yüzlerce anımın bulunduğu okulun o hali beni kahretti. Camları kırılmış, ağaçlar bakımsızlıktan kurumuş, dört bir yanını ot sarmış, adeta hapçı-çöpçü ve hırsızların mekanı haline gelmiş. Kaderi mi? Evet kaderi maalesef eski hastane, Fetöcülerden aldığımız ve ne yapacağımızı bilemediğimiz, bir dönem okul mu yurt mu olsun diye kavgalar ettiğimiz ve şuan da atıl vaziyette olan, yıkım kararı alınıp yıkılmasını bekleyen özel okul binasının kaderi ile maalesef aynı sonu yaşayacak. Yazık hem de çok yazık. İsteksizde olsa üzülmemek elde değil.
Halbuki bazı şeyler çok zor değil. Yapılmak istenildikten sonra yapılmayacak çalışma yok. Maalesef ki yenilerini yaptığımız binalarımız olmadığı için en azından eskilere sahip çıkalım. Birisini uygulama oteli yapsak, diğer binaları özel okul, yaşlı bakım evi, ne bileyim en azından yurt yapıp ilçemize gelen öğrencilerin kapı kapı ev arama sorununu ortadan kaldırsak, hiç yapamıyorsak, halka arz edip, devletin kasasına üç-beş kuruş paranın girmesine vesile olsak daha güzel olmaz mı? Olur olmasına ama kim neyi nasıl yapacak?
O yüzden yazımın başında da dediğim gibi “Yazsam olmuyor, yazmasam olmuyor” yada Neşet babanın tabiri ile sevsem öldürürler, sevmesem ölürüm!”
Her şeyin gönlünüzce olması, nasıl ki suç işlediğinizde hakimin verdiği cezaya hakim olması nedeniyle saygı duyduğunuz gibi, şahsımın da her şeyden önce Gazeteci olduğunun unutulmaması, dilek, temennisi selam ve dua ile…
Son bir not, önümüzdeki günlerde ilçemiz siyasetinde çok güçlü depremlerin olacağını hatırlatmak isterim…
DİĞER HABERLER
Huzurevi ve engellilerimiz
ALLAH İÇİN SEVMELİYİZ
MEHMET ÇETİN- Mustafa Erdil