Huzurlu ve hakkaniyetli bir hayatın yol haritasını çizen yüce dinimiz İslam, iş ve ticaret hayatımızda temel ilke ve esaslar belirlemiştir. İslam, her işimizde olduğu gibi ticarette de helal haram duyarlılığıyla hareket etmeyi, doğruluğu, dürüstlüğü ve merhameti şiar edinmeyi emretmiştir. Hırs ve tamahı, yalan ve hileyi, aldatma ve haksızlığı, gayrimeşru ve gayriahlaki her türlü muameleyi ise yasaklamıştır. Hutbeme başlarken okuduğum ayet-i kerimede Yüce Rabbimiz şöyle buyurmaktadır: “Ey iman edenler! Karşılıklı rızaya dayanan ticaret dışında, mallarınızı aranızda haksız ve haram yollarla yemeyin ve kendinizi helak etmeyin. Şüphesiz Allah size karşı çok merhametlidir.” Mümin, ticarette sadece dünya kazancını değil, ahiret hesabını da gözetir. Haksız kazançtan, karaborsacılıktan, fırsatçılıktan, kul ve kamu hakkını ihlal etmekten uzak durur. Mümin bilir ki, inancımız ve geleneğimizde kazanç elde etmek için her yol mübah değildir. Daha çok kazanma hırsıyla insan onuru çiğnenemez. İnsanların zor durumda olmaları istismar edilemez. Bilgisizliği suistimal edilerek kişi zarara uğratılamaz, aldatılamaz. Mümin, servet ve malın esiri olamaz. Rızkına kimsenin hakkını bulaştıramaz. Kendisinin ve ailesinin boğazından haram lokma geçiremez. Mümin, daha fazla kazanç elde etmek için temel ihtiyaç maddelerini stoklayamaz. Arz talep dengesini bozarak bir malı değerinden fazlaya satamaz. İnsanların zorunlu ihtiyacı olan ev ve işyerini boş bırakıp fiyatları yükseltemez. Merhametli bir ev sahibi, kiracısının da bir aile geçindirdiğini unutmaz. İnsaflı bir kiracı da kasıtlı olarak ev sahibini mağdur edemez. Bu nebevi uyarıdan hareketle ecdadımız, sevgi ve saygıyı, kardeşlik ve merhameti, doğruluk ve dürüstlüğü, yardımlaşma ve dayanışmayı ticarete hâkim kılmak için Ahîlik teşkilatını kurmuştur. Bu teşkilatın temel ilkesi; eline, diline, beline sahip olmaktır. Eşine, işine ve aşına özen göstermektir. Harama bakmamak, haram yiyip içmemek ve harama el uzatmamaktır. Yanlış ölçmemek, eksik tartmamaktır. Güçlü iken affetmesini, öfkeli iken yumuşak davranmasını bilmektir. Alışverişte helal haram hassasiyeti her geçen gün azalıyor. Doğruluk ve dürüstlük gibi erdemler giderek zayıflıyor. Daha çok kazanma hırsıyla ahlaki değerler ve hukuki ilkeler göz ardı ediliyor. Aşırı tüketim, lüks ve israf günden güne artıyor. Bu durumda bize düşen, Ahîlik ilkelerini benimsemek, iş ve ticaret hayatımıza bu ilkeleri yeniden hâkim kılmak için çaba göstermektir. Sevgili Peygamberimiz (s.a.s)’in “Dürüst ve güvenilir tüccar, ahirette peygamberler, sıddıklar ve şehitlerle beraber olacaktır.” müjdesine erişebilmenin gayretinde olmaktır. Kıyamet gününde, kazancımızın ve harcamalarımızın hesabını vereceğimizi unutmamaktır.
Yüce Yaratan alış-verişi helal faizi haram kılmıştır. Faizin haram kılınmasının birçok hikmeti vardır. Ancak öncelikle şu hususu vurgulamakta fayda vardır. Faiz Yaratanın yaratmış olduğu kullarına yasaklamış olduğu haramlardan birisidir. Bu sebeple öncelikle Allah’ın bir emri olarak faizden kaçınmamız gerekmektedir. Yüce Rabbimiz bir ayette şöyle buyurmaktadır. “Faiz yiyenler, ancak şeytanın çarptığı kimsenin kalktığı gibi kalkarlar. Bu, onların, “Alış veriş de faiz gibidir” demelerinden dolayıdır. Oysa Allah alışverişi helal, faizi haram kılmıştır…
Faiz alış-verişi sekteye uğratmakta, paranın belli insanların elinde toplanmasına, çalışma neticesinde elde edilen birikimin bir anda elden gitmesini sebep olmaktadır. Faiz insanlar arasında bulunan yardımlaşma duygusunu ortadan kaldırmakta, zengin ve fakir arasında bulunması gereken sevgi ve huzuru, nefret ve sıkıntıya sürüklemektedir. Bir başka önemli husus ise, faiz çalışma şevkinin kırılmasına sebep olmakta kişileri tembelliğe sürüklemektedir. Bu ise ticaret açısından son derece sıkıntılı bir durumdur. Çünkü ticaretin en önemli kuralı çalışmaktır. Çalışma olmadığı müddetçe ticarette olmayacaktır.
Günümüzde kişileri faize sürükleyen hususların başında ise, en önemli maddi yardımlaşmalardan biri olan borç alıp-verme işinin bitme noktasına gelmiş olması gelmektedir. Oysaki maddi ihtiyaçların karşılanması noktasında borç alıp-verme çok önemli bir yer tutmaktadır. Ancak günümüzde enflasyon dediğimiz paranın değer kaybetmesi çokça yaşandığından dolayı borç verme sekteye uğramış, şahıslardan borç bulamayan insanlar ise faize sürüklenmişlerdir.
Günümüz şartlarında alış-verişte gerçekleştirilen yanlışlardan biride stokçuluktur. İslam Hukukunda “İhtikar” denilen stokçuluk, kendisine ihtiyaç duyulduğu anda gıda maddesini fiyatı artsın diyerek depolamaya denmektedir. Bu haliyle insanların ihtiyaç duyduğu bir malı depolayarak fiyatının artmasını sağlayıp kazanç elde etmek Sevgili Peygamberimizin hadislerinde yasak kapsamına alınmıştır. Bir Hadiste stokçuluk yapanların günahkar ve isyankar oldukları şöyle zikredilmektedir. “Günahkar ve isyankar olandan başkası ihtikar (stokçuluk) yapmaz” Gıda depolamasında şu hususlarda ise herhangi bir sakınca yoktur. Gıda maddeleri piyasada çoksa ve kendisine ihtiyaç duyulmuyor ise, hakeza bir çiftçi veya tüccar kendi elindeki malı belli bir vakitte satmak üzere depoya kaldırıyor ise böyle durumlarda sakınca yoktur..
İşinde ve hayatında, kin, çekememezlik ve dedikodudan kaçınmak, Ahdinde, sözünde ve sevgisinde vefalı olmak, İyi huylu ve güzel ahlâklı olmak, Şefkatli, merhametli, adaletli, faziletli, iffetli ve dürüst olmak, Aza kanaat, çoğa şükrederek dağıtmak İçi, dışı, özü, sözü bir olmak, Fani dünyaya ait şeylerle öğünmemek, böbürlenmemek, Fakirlerle dostluktan, oturup kalkmaktan şeref duymak, İyilerle dost olup, kötülerden uzak durmak, Zenginlere, zenginliğinden dolayı itibardan kaçınmak, İnsanların işlerini içten, gönülden ve güler yüzle yapmak, Hakka, hukuka uymak, hak ölçüsüne riayet etmek, Ayıp ve kusurlarını örtmek, gizlemek ve affetmek.
Sonuç olarak insanoğlu için ancak çalıştığının karşılığı vardır. Bu karşılık hem dünyevi hem de uhrevidir. Ticaretle uğraşan kardeşlerimiz Rabbimizin bildirmiş olduğu, Sevgili Peygamberimizin de hayatına tatbik ettiği ve bizlere örnek olarak aktardığı emir ve yasaklara uyarak bir ticari hayat sürdürmelidir. Böyle bir ticaret ayrıca ibadet mertebesinde olacaktır. Bir kişi Allah’ın emir ve yasaklarına uyarak, elinden geldiği kadar helallere ve haramlara riayet ederek, ibadetlerini de yerine getirerek bir ticaret hayatı sürdürürse namaz kılmak, oruç tutmak gibi ibadet yapmış ve sevap kazanmış olur. Rabbim böyle bir ticaret hayatını bütün kardeşlerimize nasip etsin. Sohbetimizi Sevgili Peygamberimizin bir hadisiyle sonlandıralım. “Emin ve doğruluktan ayrılmayan ticaret ehli (ayette sırat-ı müstakim ashabı olarak zikredilen) peygamberler, sıddıklar, şehitler ve Sâlihlerle beraberdir.
DİĞER HABERLER
Bizim kadar var mı ki?
Sıla-i Rahim: Akrabalık Hukuku ve ahlakı
MEHMET ÇETİN- Mehmet Kutlu