Şereflikoçhisar Tuzgölü Haber Gazetesi

Gazete – Matbaa – Baskı İşleri

GÖZLERİ KÖR MÜ?

Zaman zaman yazmış olduğum konulardan dolayı eleştiriler alıyorum. En büyük eleştiriyi ise yakın akrabalarım ( annem- babam ve eşim) yapıyor. Yazmış olduğum yazıların zaman zaman ağır olduğunu hatta daha ileriye giderek, “elin doğrusu sen misin? Ne yapacaksın, yazma, sanane” diyorlar. Dinliyorum, dinliyorum, “duramıyorum!” diyorum. Evet gerçekten duramıyorum. Görmüş olduğum konuları, yapılan ya da yapılmayanların görünce yazmadan duramıyorum. Düsturum şu Hadis-i Şerif; “”İçinizden biri bir kötülük görürse onu eliyle, buna gücü yetmezse diliyle değiştirsin; buna da gücü yetmezse kalbiyle (ona karşı kin ve nefret beslesin). Bu ise imanın asgarî gereğidir.
Son aylarda hem sevabına nail olmak, hem de farklı farklı kişilerle görüşmek düşüncesi ile Cuma namazlarında ilçemizde bulunan farklı camilerde kılmayı tercih ediyorum. Her hafta farklı camide, farklı imamın arkasında, farklı mekanlarda olmak hoşuma gidiyor. (Öncelikle şunu açık açık söylemek istiyorum. Din düşmanı değilim, aksine İmam Hatip Lisesi mezunuyum.) Ama bazen öyle şeyler görüyorum ki, bu kadarda olmaz diyorum. Tüm camilerin işleyişi farklı. Şimdi diyeceksiniz nasıl olur! Her camide Cuma namazı kılınmıyor mu? Evet kılınıyor! Ancak İmamların uygulamaları farklı. Kimse kusura bakmasın dost acı söyler hesabı, mesleğini seven, bilgisine güvenen, din görevlilerimiz, Cuma günleri merkezi sistemi açmak yerine, kendileri faklı konularda nasihatlerde bulunmak istiyor. Çokta güzel oluyor.
Gelelim kürsü meselesine. Hatta bazı camilerde bu kürsü konusu tamamen yanlış anlaşılmış durumda. Cuma namazı öncesi ya da başka vakitlerde vaazı nasihatte bulunmak isteyen imamların çıkarak konuşma yaptıkları, camilerin sol kısmında bulunan yüksekçe yere kürsü deniliyor. Kimi İmam arkadaş, vaazı nasihat için kürsüye çıkmayı tercih ederken, kimisi ise önüne koymuş olduğu rahle ile oturduğu yerden vaazı nasihatte bulunuyor. Ama bazıları mihrabın ( imamın namaz kıldırırken durması için ayrılmış olan girintili yer) hemen yanına kocaman bir masa koymuş, masanın arkasında dönerli bir makam koltuğu döne döne vaaz da bulunuyor galiba. İşin aslı ilk defa bir camide görünce şaşırmadım değil. O koca masanın, cemaatin önünde ne işi var, hadi koca masayı koydun, o dönerli tekerlekli koltuğun işi ne? Her ne ise ve hutbe konusu. Burada da bir farklılık var. Kimisi hutbede el açtırıp dua ettiriyor, kimisi dua ettirmeden aşağıya iniyor. Acaba hutbede dua etmek caiz mi değil mi? Ya da her isteyen her istediği uygulamayı kafasına göre yapabiliyor mu? Bunun bir uygulama şekli yok mu? Bunu da anlamış değilim.
Gelelim müezzin konusuna. Bazı camilerde tek görevli olduğu için müezzinliği, camii cemaati yapıyor. Allah razı olsun, o an kim yapmak isterse kalkıp, müezzinlik yapıyor. Ancak yapmış olduğum araştırma sonrasında ilçemizde bazı mahallerimizde görev yapan İmam hatipleri Müftü bey, o mahallede cemaat yok! Bahanesi ile görevli olduğu mahalleye göndermiyormuş. (Teravihte sistem değişmiş). Hani İlçemizin çalışkan, başarılı, meslek aşkı ile yanıp tutuşan, boş vakitlerinde dairede boş boş oturmak yerine vakfa ait araba ile gece gündüz demeden, o taraf senin bu taraf benim diye gezen, aksaklık ve noksanları tespit eden, daireye herhangi bir alım yapacağı zaman kılı kırk yararak farklı farklı kişilerden teklif almadan iş yapmayan, müftü beye acizane bir tavsiyem var. Şayet iddia edildiği gibi, Karşıköy diye tabir ettiğimiz köylerimizde görevli olan imam hatipleri, sırf o köyde cemaat yok! Kurumun farklı alanlarında değerlendiririz düşüncesi ile göndermediğiniz imamları, hani Cuma günleri müezzini olmayan camilerde görevlendirseniz daha güzel olmaz mı?
Hani diyorum ki, bu boş vakitlerinizde vakfa ait arabayı çoğu zaman şoför dahi istemeyerek kendiniz kullanırken, ilçemizde bulunan camileri gezseniz, hangi camide aksaklık, hangi camide noksan var, camii cemaati ve imamlarla görüşseniz, varsa sorun ve sıkıntılar giderseniz daha güzel olmaz mı? Ve malum Ramazan-ı Şerifteyiz. Hani Müftülerin görevleri arasında gerek radyo, gerek gazetelere farklı konularda bilgi paylaşımı yaparak halkı aydınlatmak gibi görevlerini hatırlayıp, Ramazan-ı şerifle, Fitre, sadaka, oruç vs. gibi farklı konularda açıklama yapsanız da halk aklındaki sorulara bizimde aracılığımız ile yanıt bulsa daha güzel olmaz mı? Ama yazımın başında dedim ya benim işim yazmak. Artık yazılan bu konuları okur, okurda ufak bir parçasını hayata geçirirlerse ne mutlu bana.
Ve son, ölüm… Bünyamin kardeşimin, çok kıymetli yavrusu Tuğçe’nin acı haberi yüreklerimizi dağladı. Ölüm acı, ölümü yaşamak zor, ondan da kaçış yok. Ama bu acı, farklı farklı olunca, hele birde kaybettiklerimiz evlatlarımız olunca acımız bir kat daha artıyor. Rabbim kimseye evlat acısı vermesin. Veren kullarına da sabrını bol versin. Bu vesile ile Bünyamin kardeşime bu zor günlerinde Rabbimden bolca sabır diliyorum. Biricik evladıyla cennette kavuşmasını ümit ediyorum.
Son olarak geçtiğimiz yıllara oranda bu sene oruç tutmayan kişilerin ulu orta yeyip içmedikleri, azcıkta olsa Ramazan-ı Şerifte oruca ve oruçluya saygı duydukları için teşekkür ediyorum. Her şeyin gönlünüzde olması dilek ve temennisi, selam ve dua ile…

Sakarya araç kiralama Sakarya evden eve nakliyat