Şereflikoçhisar’ın sessiz ve sakin esnaflarından Dede Yiğit, R.1320 (1904) yılında Cıngıl Köyünde dünyaya gelir ve 1973 yılında ilçemizde vefat eder.
M
ustafa ve Emine oğlu olan Dede Yiğit, 1940’lı yıllarda Şereflikoçhisar’a gelerek ticarete başlar.
Ticaretinin ilk yıllarında Sakallı Tevfik (Erol) ile ortak manifaturacılık yapar. Daha sonra Manifaturacı Ato ile ortaklığa başlar. Sonrasında Manifaturacı Niyazi Çetin ile 1957 yılına kadar devam eden ortaklığı sürdürür. Bu ortaklığın sonunda karşıdaki dükkânda müstakil işyerini açar.
Çarşının Ankara Caddesinde olan dükkânı iki katlı kerpiç binanın alt katında idi. Sol tarafında Kalaycı Yaşar’ın, Nevşehirli Ali’nin; karşısında Ato’nun, Hayrullah Hoca’nın ve sağ tarafında da arka yola çıkan dar bir sokak vardı. Dükkânının önündeki ağacı da hatırlıyoruz.
Manifaturacılık yapan Cıngıllı Dede Amcamız Beşir ve Kara’nın kızı Ümmügülsüm (1325-1982) ile evli olup Rasim, Saime, Makbule, Mürüvvet ve Aslan Oktay isimli beş evlâdı olur.
Cıngıllı Dede, köyden ayrılıp Şereflikoçhisar’a geldiği ilk yıllarda bir zaman Niyazi Çetin’in evinde misafir kalırlar. Daha sonra ona komşu olur ve ailecek unutulmaz hatıraların dolu olduğu yıllar geçer.
Oğlu Aslan Oktay, bu yılları, “Niyazi Emmimin büyük kızı Müşerref abla, bize ablalık yapardı, çok yardımını gördüm. Oğlu Ekrem, çocukluktan itibaren arkadaşım idi. Hepsinden Allah razı olsun, vefat edenlerine rahmet diliyorum, hayattakilere sağlıklı ömür.”, dileyerek nakleder.
İnsanlara yardımı seven, yaptığını da sessiz ve reklamsız yapan Dede Amcamızın kendi sessiz ve sakinliği ortamında yetişmiş oğlu Aslan da aynen babası gibi sessiz ve sakin ve efendi bir şahsiyettir. Uzun yıllar babası ile beraber manifaturacılık yapmışlardır.
Sonraki yıllarda, Belediye İşhanı’ndaki Mehmet Dayanç’ın cephesindeki dükkâna taşındılar. Bizim eski dükkânın yıkılıp yenisi yapılıncaya kadar bu cephedeki dükkânlardan birisinde emaneten bulunmuş ve Aslan Oktay Ağabeylerle daha yakın komşuluğumuz olmuştu.
Babalı oğullu, İşhanı mescidinin müdavimlerindendir. Yaşar Tüylüoğlu’nun bilgilerine göre; Aslan Oktay, Kıbrıs’ta yaptığı askerlik sonrası ilçeye makaralı teybi ilk getirenlerden olup, Radyocu Doğan’la beraber ilk yerel radyo yayını ilçede yapanlardan idi.
O zamanlar, çarşının sabah şenliği bir başka idi. Evvelâ bir iki esnaf, birinin dükkânının önünde çay içmeye başlarlar. Sonra o sohbete gelmeyenlere de çay gönderilir. Dükkânına çayı gelen, eline alarak dolaylı dâvete icabet eder ve sohbet halkasına dâhil olur ki ardından yârenlik alevlenir.
O günlerde gündeminde ne varsa ortaya dökülür. Ato Emminin niçin zayıfladığından, kunduracı Şerafettin’in yeni feriğinden, Nevşehirli Ali’nin oğlu Memmedin yurtdışına gitmesinden derken neler var ise konuşulur. Cıngıllı Dede, bu sohbetlere hiç iştirak etmez değil, etse de mesela bir Cıngıllı Rıfat gibi ateşli konuşkan hiç değil.
Torunu İmdat Yiğit’in dedesi ile olan şu hatırayı da burada analım.
8-9 yaşlarında iken İmdat, köydeki bir hadisede şahit gösterilir ve mahkemeye dâvet edilir. İlk defa mahkemeye çıkacak olan İmdat, çok heyecanlıdır. O devirde Koçhisar’a gitmek, öyle sıradan bir hadise değil âdeta lüks bir vaziyet idi. “Koçhisar’a gideceğim”, diye sevinir ve sabaha kadar uyku gözüne girmez. Erkenden, doğruca dedesinin dükkânın varır. Erken saatte çocuk yaştaki torunu İmdat’ı karşısında gören Dede, şaşırarak “Niye Geldin?”, der. Torun, kendisini seveceği ümidi içerisinde heyecanla, “Dede, mahkemem var, onun için geldim.”, der. Dedesinden, “Vay köpeoğlu köpek! Erken başladın, git başımdan!”, deyince şaşıran İmdat, üzülür. Eve döndüğünde annesi Saime Hanıma anlattığında çok gülerler.
Bu hadise, Dede Amcamızın sessiz ve sükûnet içerisindeki hayat çizgisini anlatan bir hatıradır.
Allah rahmet eylesin, kabirlerini pürnur, mekânlarını Cennet eylesin. Âmin.
DİĞER HABERLER
UTANIYORUZ!
İsmine yakışmayan görüntü
Cumhuriyetin 101. yıl dönümü kutlandı