Ben Ömer Kılıç..
Çocukluğumdan beridir beynimde bayram şekerleri gibi unutulmaz tatlı izler bıraktığın siyah örtünün üzerine sarı renkli yaldızlı kelimelerle süslenmiş ve bezenmiş şeklinde tasavvur ettiğim düş küpümdün…
Babam seni çok sevdiğimi bildiği için marangoza gidip sana benzeyen bir gece lambası yaptırmıştı. Geceleri nur gibi ışık saçan lambana yorganımın altından sana tebessüm ile bakarak uyudum senelerce…
Seni ben babama çarşıdan aldırdığım siyah beyaz çizgili boyama kitabımda da hep böyle sevdim…
Seni hep kalem kutumdan çıkardığım siyah ve sarı kuru boyalı kalemlerimle yeniden ama tekrar yeniden boyardım hep…
Seni boyarken de gözümden dökülen gözyaşlarımla etrafında durmadan döner döner tavaf ettiğimi hayal ederdim…
Babamla camiye namaza her gidişimde sana doğru ayakta kıyama dururken hayalimden hep geçirdiğim ;
Keşke önümdeki cami duvarlarını yararak geçip ötelerin ötesinde bir yerlerde olduğunu bildiğim Arabistan’a varıp sana sımsıkı sarılıp elimi yüzümü sürüp mübarek cennetten gelen köşende gizlediğin gümüş takkeli hacerül esvet taşını öpebilmeyi ve seni defalarca çok ama çok kucaklayabilmeyi başarabilseydim…
Çocukluğumda Ramazan aylarında annem sahur hazırlığı yaparken seni hep televizyondan görür,sana “Lebbeyk” diyerek etrafında dönenleri görünce içim ısınır,,karnım doyardı.İftarda topun atılmasıyla birlikte okunan ezan seslerinde bile hep sen vardın tüylerim diken diken olur unutsam bile okunan ezanı Muhammediye seni bana hatırlatırdı hep…
Dini filmlerde insanların “KABE” diyerek konuşmalarında da adını duyardım hep…
Filmlerdeki bütün oyuncuları kıskanır, hep sana dokundukları, senin etrafında oldukları, dillerini hep senin adını pelesenk ettikleri için kızgınlığım bir süre sonra geçer onlara imrenmeye dönüşürdü…
Köyümüzden hacca umreye yazılan nineler dedeler hazırladıkları valizleriyle camii önünde toplaşır sevdikleri ile dökülen göz yaşları İle helalleşir vedalaşırlardı. Gidemeyenler ”Kabe’ye” “ “Peygamberimize(sav)” bizden de selam götür derlerdi. O zaman anladım ki seni bir ben değil mahalledekilerde seviyormuş canım Kabe’m…
Okul dönüşü gözlerimi cama doğru diker mahallemizdeki umreye hacca uğurladığımız dede
ve nineler aklıma gelir bir an önce dönmeleri için dua ederdim. Çünkü bana oralardan Kabemden anlatacakları çok şeyleri hatıraları anıları olacaktı eminim…
İlk kafile mahalleye nihayet gelmişti yollar insan selin’e dönmüş sanki otobüsle oralardan Kabe’mi ve Peygamberimiz(sav) i mi getirmişlerdi ki?…
Koşuşturuyordu millet kimi ana kimi baba “Hoş geldin” diye bağırıyordu sevinç gözyaşları içinde…
Bir yandan da otobüsün bagajından zemzemler hurmalar alınan hediyelikler indiriliyordu…
Senden gelen İlk hediyemi komşu dedemizden almıştım önüme bir tas dolusu yüzük koymuş istediğini seç beğen al bayram evladım demişti.
Benim için ilk ve çok değerli idi bu hediye çünkü hayalimde tasavvur edemediğim ötelerden sevdiğimden yani senden gelen bir hediye idi. Daha halen senden gelen o hediye yüzüğü saklarım canım Kabe’m ama şimdi sıra bende…
Şimdi artık büyüdüm kocaman adam oldum,sana tekrar kavuşabilmenin heyecanı var içimde.Artık hasretlik bitecek hayalimdeki cami duvarlarındaki öteleri aşıp sana gelme hayalimin gerçeğe dönüşmesi,sana kavuşma vakti gelecek artık ama az kaldı..
şimdi hediye verme sırası bende ; Sana ve Efendimize(sav) Şereflikoçhisardan sayısız hatimler,yasinler,salavatlar,tevhidler ve gözümden çocukluğumdan beri döktüğüm göz yaşlarım ile “Lebbeyk” “ “Lebbeyk” diye diye geleceğim CANIM KABEM…
Az kaldı…
DİĞER HABERLER
Huzurevi ve engellilerimiz
ALLAH İÇİN SEVMELİYİZ
MEHMET ÇETİN- Mustafa Erdil