Şereflikoçhisar Tuzgölü Haber Gazetesi

Gazete – Matbaa – Baskı İşleri

“KİRAMEN KATİBİN”NE DEMEKTİR?

“Değerli yazıcılar” anlamına gelen “kirâmen kâtibîn”, insanların yanlarında bulunan ve onların yaptıkları işleri amel defterine yazmakla görevli bulunan melekler demektir. Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyrulmaktadır: “Hâlbuki sizin üstünüzde hakiki bekçiler ve çok değerli yazıcılar (kirâmen kâtibîn) vardır ki, onlar ne yaparsanız bilirler.” (İnfitâr, 82/11-12) “Hafaza”, “rakîb-atîd” melekleri de denilen bu meleklerin belirtilen yazma görevinden başka ahiret günü hesap sırasında yapılan işlere şahitlik edecekleri de âyetlerde şu şekilde bildirilmektedir: “Sûr’a üfürülecek. İşte bu, önceden bildirilen tehdidin gerçekleşeceği gündür. Herkes beraberinde bir sevk edici, bir de şahitlik edici (melek) ile gelir. ” (Kaf, 50/20-21) Diğer taraftan İslam âlimleri söz konusu meleklerin yazma daha doğrusu kayda alma görevini nasıl yaptıkları konusunda kesin bir şey söylenemeyeceğini beyan etmişlerdir.
“Cin” diye bir varlık var mıdır?
Cin, sözlükte “örtülü ve gizli varlık, görünmeyen şey” anlamındadır. İnsanın duyu organlarıyla idrak edilemeyen bu varlıkların mahiyetleri konusunda fazla bir bilgimiz bulunmamaktadır. Cinlerin varlığı ve mahiyetlerine dair bilgiler ancak vahiy yoluyla bilinir. Kur’an-ı Kerim’de cinlerin alevli/dumansız, yalın ateşten yaratıldıkları zikredilir (Bk. Hicr, 15/27; Rahmân, 55/15). Ayrıca Kur’an’da “Cin sûresi” adıyla bir sûre mevcut olup, daha birçok âyette ve sahih hadislerde cinlerden bahsedilmektedir. Bu bakımdan cinlerin varlığı gerçek olup her müminin buna inanması gerekir. Cinler görünmeyen bir boyutta oldukları için onların yaşayış tarzı, insanlarla ilişkileri gibi konularda vahyin bildirdiği dışında kesin yargılarda bulunmak mümkün değildir. Öte yandan cinler “mutlak gaybı” da bilemezler. Zira mutlak gaybın bilgisi sadece Allah’a aittir. Bu konuda Yüce Allah şöyle buyurur: “Süleyman’ın ölümüne hükmettiğimiz zaman, onun ölümünü onlara ancak değneğini yemekte olan bir kurtçuk gösterdi. Süleyman’ın cesedi yıkılınca cinler anladılar ki, eğer gaybı bilmiş olsalardı aşağılayıcı azap içinde kalmamış olacaklardı.” (Sebe’, 34/14) Zâriyât Sûresinin 56. âyetinde ise, cinlerin de insanlar gibi Allah’ı bilip ona ibadet etmekle sorumlu oldukları belirtilmiştir.
Cinler ve şeytanlar insanlara zarar verebilir mi?
Cinler de insanlar gibi sorumlu varlıklar olarak yaratılmışlardır (Zâriyât, 51/56). Allah’a inanıp O’na ibadet eden, iyi amel sahibi olan cinler olduğu gibi insanlara zarar vermek isteyen ve onları iman ve güzel amelden alıkoymaya çalışan kâfir cinler de vardır. Kur’an-ı Kerim’de insan ve cinlerin şeytanlarından söz edilir: “İşte böylece biz her peygambere insan ve cin şeytanlarını düşman kıldık. Bunlar aldatmak için birbirlerine yaldızlı laflar fısıldarlar. Rabbin dileseydi bunu yapamazlardı. O hâlde onları iftiralarıyla baş başa bırak.” (En’âm, 6/112) Bu âyette işaret edildiği üzere şeytan işi amel işleyen cinlere şeytan denmektedir. Şeytanların başı olan İblîs’in cinlerden olduğu Kehf Sûresinin 50. âyetinde şöyle ifade edilir: “Hani biz meleklere, ‘Âdem için saygı ile eğilin’ demiştik de İblis’ten başka hepsi saygı ile eğilmişlerdi. İblis ise cinlerdendi de Rabbinin emri dışına çıktı. Şimdi siz, beni bırakıp da İblis’i ve neslini, kendinize dostlar mı ediniyorsunuz? Hâlbuki onlar sizin için birer düşmandır. Bu, zalimler için ne kötü bir bedeldir!” Genel olarak Kur’an-ı Kerim’e, özel olarak da Türkçe meallerini zikrettiğimiz bu iki âyete bakıldığında şeytanların ve dolayısıyla cinlerin kötülerinin insanlara zarar vermek istemeleri öncelikle inanç ve amel bakımındandır. Zira Kur’an’a ve Hz. Peygamber’in (s.a.s.) açıklamalarına bakıldığında şeytan ve şeytan işi ameller işleyen cinlerin düşmanlığı ancak insanları aldatmak ve kötülüğe teşvik etmek suretiyle olmakta, maddi ve fizikî bir zarar vermeden söz edilmemektedir. Bunun için Yüce Allah, “Şeytanın adımlarını izlemeyin. Çünkü o, size apaçık bir düşmandır.” (Bakara, 2/208) buyurmuştur. Burada şeytanın adımlarını izlememekten maksadın şeytanların ve cinlerin vesvesesine kapılarak kötü ameller işlememek olduğu açıktır. Cin sûresinin 6. âyetinde şöyle buyrulmaktadır: “Doğrusu insanlardan bazı kimseler, cinlerden bazılarına sığınırlardı da, cinler onların taşkınlıklarını artırırlardı.” Bu âyette açıklandığı üzere cinlerin insanlara zarar vermesi Yüce Allah’ın açık ikazına rağmen insanların cinlere sığınıp onlarla iletişim kurma ve medet umma hevesleri yüzündendir. Bunun için Felak ve Nâs sûrelerinde bu duruma işaret edilerek insanların, cinlerin ve her türlü yaratığın şerrinden ve vesvesesinden her şeyin Rabbi olan Yüce Allah’a sığınmaları teşvik edilmiştir. Bu demektir ki gerçekten Allah’a iman edenler üzerinde şeytanların ve cinlerin hâkimiyeti, bir baskı kurması ve zarar vermesi söz konusu değildir. Şeytanın ve cinlerden şeytanların hâkimiyeti ve zararı sadece onu dost edinenler ve Allah’a ortak koşanlar için söz konusudur (bk. Nahl, 16/99-100). Bu bakımdan müminlerin cin ve insan şeytanların her türlü şerrinden ve zarar vermesinden Allah’a sığınması ve onlardan korkmaması gerekir. Onlara hiçbir şekilde meyletmeyen ve iradesini sadece hak ve hakikat doğrultusunda kullanan kimseler ise cin ve şeytanlardan gelebilecek her türlü etki ve zarardan korunmuş olurlar. ( Diyanet fetvalar kitabından alınmıştır)
KIYMETLİ DOSTLAR
Haydi umreye gidiyoruz
Yarıyıl tatilinde kutsal beldelerde unutamayacakları bir programla umre yapmak için kayıt yaptırmada acele ediniz. ————————– ÖMER KILIÇ 0 542 831 2079

Sakarya araç kiralama Sakarya evden eve nakliyat