İlçemizin yıllardır istediği, hemen hemen hepimizin ağzımıza pelesenk ettiği, elimizde imkan olsa yarın açmayı istediğimiz Huzurevi için çalışmalar başladı. Aslında huzurevi için zaman zaman cofcoflu sözler söylenmiş, hatta geçtiğimiz aylarda değerli Belediye Başkanı konuyu meclise getirmiş, yurtdışına gideceklerini, hatta ilçemize yapılması planlanan huzurevi içi hayır sahiplerinden para toplanılacağı duyurulmuş, ama ne yurtdışına gidilmiş, ne de huzurevinin ismi ondan sonra anılmamaya başlanmıştı.
Benzer bir çalışmalar bir önceki dönem Belediye Başkanı Memiş Çelik zamanında gündeme gelmiş, hatta bina olarak TOKİ’de bulunan ve yıllardır boş duran sözde sağlık ocağı binasına yapılması gündeme gelmiş, Allah var Başkan çokça çabalamış binada olan sıkıntılar ve hükümetin tasarruf tedbirlerine takılması sonrası amacına ulaşmamıştı.
Şuanda son günlerde gerek Ak Parti İlçe Başkanı, gerekse İlçe Kaymakamımızın gayreti ile Huzurevi yeniden gündeme geldi. Yalana gerek yok, işin aslı ben ilçemize Huzurevinin yapılmasını çokta isteyen bir kişi değilim. Nedenine gelince İlçemiz küçük bir ilçe. Hemen hemen her evde bir yaşlımız ( anamız-babamız) var, imkanı olanlar aynı evde kalırken, imkanı olmayıp, yaşlısını ikna edemeyenler ise her ne kadar ayrı evde kalsalar da hemen hemen her gün yaşlılarımızı yokluyor, ihtiyaçlarını karşılıyorlar. Ama huzurevi açıldığı taktirde bu kez yaşlılarımız çeşitli bahaneler, kızmayın ama şeytani düşünceler, birazda rahatlıklarını düşünerek, “aman canım ha emek mahallesinde evinde kalmış, ha sanayi mahallesindeki huzurevinde kalmış, hatta huzurevi daha rahat, yemesi, içmesi, bakımı ve temizliği daha güzel yapılacak” düşüncesi ile anasını-babasını kendi eli ile huzurevine bırakacak. Bırakacak bırakmasına ama, ya O’nlar… Yıllarca evinde kalmış, 3-4 hatta 5 çocuğu o evde büyütmüş, anılarını, ömrümü tabiri caizse her şeyini o evde yaşamış kişiler, gidecek gitmesine ama o gözler hep arkada, o gözler hep yaşlı olacak. O yüzden ister kızın, ister tepki gösterin, belki de senin gibi geri kafalı kaldı mı diye düşünebilirsiniz.
Her ne ise İlçemize huzurevi yapılması için bu kez çok ciddi adımlar atılıyor. Haberimizden de okuduğunuz üzere, bir dönem özel okul olan ve 15 Temmuz hain darbe girişi sonrası el konulan okulun depreme dayanıklı olup olmadığı yönde bir çalışma yapıldı. Şayet okulun kolonları depreme dayanıklı ise tadilat, değilse, daha uygun bir bina bulunursa orası için çalışmalar yoksa, bu bina yıkılıp yeniden yapılacak. Hatta bu kez daha farklı bir yol izlenecek. Malum tasarruf tedbirlerini yaşadığımız şu günlerde çok büyük yatırımlar yapılmak istenilmese de İlçemize yapılan Aziz Mahmut Hüdai Erkek talebe yurdunda olduğu gibi dernek kurulup, hayır sahiplerinin desteği ile yeni bir bina yapılıp hizmete sunulacak. İnşallah sonu hayırlı olur. Her ne kadar huzurevini istemesem de evlatları tarafından kapıları açılmayan, hal ve hatırları sorulmayan birçok yaşlımızın kalacağı bir yer inşa edilmiş olacak. Bakalım zaman bize bu yönde neler gösterecek?.
Ve engellilerimiz, daha doğrusu özel gereksinim ihtiyacı olan kardeşlerimiz. Malum 3 Aralık Dünya engelliler günüydü. Hani her önemli günde olduğu gibi, yılda bir günde olsa hatırladığımız, her ne kadar umurumuzda olmasalar da sırf el gördü diye sosyal medya hesaplarından sanki çok umurumuzdaymış, sanki çok umursuyormuş gibi cafcaflı paylaşımlar yaptığımız engelli kardeşlerimiz. Oysa sokakta gördüğümüz zaman acıyarak baktığımız, hatta yanımızda çocuğumuz varken, o kişilerden uzak tutmaya çalıştığımız, kimimizin sakat, kimimizin engelli diye ötelediğimiz özel gereksinimli kardeşlerimiz için pazartesi günü İlçemiz rehabilitasyon merkezinde program düzenlendi. Hemen hemen her biri ayrı ayrı görevler aldı. Öyle mutlu, öyle heyecanlıydılar ki, onların yaşadıkları heyecan ve mutluluğun kelimelerle tarifi yok. Böyle bir program düzenlediği için Rehabilitasyon Merkezi Müdiresi başta olmak üzere, emeği geçen herkese, orada yaşayan kişiler adına, yıllar sonra böyle bir programa biz gazetecileri çağırdıkları için şahsım adına sonsuz teşekkür ediyorum. Ve her ne kadar bir günde olsa hatırlanıp değer verir gibi yaptığımız bu kardeşlerimize yılın bir günü değil de, her günü önem verilmesi istirham ediyorum. Hepimiz görüyoruz, nerede bir engelli görsek hep acıma duygusu ile bakıyoruz. Çok değil birkaç hafta önce engelli bir kardeşimizle muhabbet ettiğim için söyleme gereği duyuyorum, ne diyordu biliyor musunuz? “ben kimseden hiç bir şey beklemiyorum. Sadece beni gördükleri zaman acıyarak, üzülerek bakmasınlar. Ve mümkünse çocukları bizden uzak tutmaya çalışmasınlar. Bizler canavar değiliz ve kimseye zarar vermeyiz” bilmem anlata bildim mi?
Her şeyin gönlünüzce olması, ana-babasına sahip çıkan, kendi rahat ve huzuru yerine, O’nların gözüyle bakabilmek, en önemlisi her bireyin bir engelli adayı olduğunu unutmamak ve onları anlayabilen bir toplum olmak için selam ve dua ile..
DİĞER HABERLER
Komisyon iddiasında, peki şimdi ne olacak?
Hasta olan ve tedavisi yapılamayan kedi, köpek gibi hayvanların veteriner tarafından itlafı caiz midir?
MEHMET ÇETİN – Namık Kemal Avşar