Şereflikoçhisar Tuzgölü Haber Gazetesi

Gazete – Matbaa – Baskı İşleri

NAMAZLARDAN SONRA TESBİHATIN HÜKMÜ NEDİR VE NASIL YAPILIR?

Namazlardan sonra yapılan tesbîhat ve dualar, namaza dahil olmasa da makbul ibadetler arasında yer aldığından müstehaptır. Tesbîhat konusunda müslümanlara özel tavsiyelerde bulunan Hz. Peygamber’in (s.a.s.) bizzat kendisi de, namazlardan sonra üç kere Allah’a istiğfar eder ve şöyle buyururdu:
“Allah’ım, selam sensin; selamet de ancak sendendir. Mübareksin. Ey Celal ve İkram sahibi!”
Namazlardan sonra otuz üçer kere “Sübhanallah”, “Elhamdülillah”, “Allahu ekber” diyerek Allah’ı anmak da sahih hadislerle tavsiye edilmiştir. Hz. Peygamber (s.a.s.) bir hadis-i şerifinde, “Kim, her namazdan sonra otuz üç defa sübhanallah, otuz üç defa elhamdülillah, otuz üç defa da Allahü ekber der, sonra da yüze tamamlamak için; (Allah’tan başka ilah yoktur; yalnız Allah vardır. O tektir, ortağı yoktur. Mülk O’nundur, hamd O’na mahsustur. O’nun gücü her şeye yeter.) derse, günahları deniz köpüğü kadar çok olsa bile affedilir.” buyurmuştur. Bir başka hadiste de namazlardan sonra otuz üç kez bu tesbîhatı yapanın derecesine kimsenin ulaşamayacağı belirtilmiştir.
Namazdan sonraki tesbihatın müezzin eşliğinde yapılmasının hükmü nedir?
Hz. Peygamber’in (s.a.s.) döneminde müezzinlikleri ile meşhur olmuş sahabîler vardı. Bilal-i Habeşî, Abdullah b. Ümmi Mektüm, Sa’d el-Karazî ve Ebü Mahzura (Semure b. Mi’yer) bunlardandır. Bu müezzinler namaz vaktinin girdiğini duyurmak için ezan okur, farz namazların öncesinde de kamet getirirlerdi. Asr-ı saadetteki uygulamada müezzinlerin namaz sonrasındaki tesbîhatı yönettiklerine dair bir bilgi bulunmamaktadır. Fakat zaman içinde ülkemiz de dahil olmak üzere bazı bölgelerde bu uygulamanın yerleştiği görülmüştür. Bilmeyenlere rehberlik etmek veya tesbîhatın ihmal edilmemesini sağlayıp topluca Yüce Allah’ı anıp dua etmekte dinen bir sakınca bulunmadığı için günümüzdeki müezzinlik uygulamasının bid’at olduğu söylenemez.
Tesbîhat yapmadan camiden çıkmak caiz midir?
Tesbîhat, münferit olarak yapılabileceği gibi, cemaat halinde de yapılabilir. Namazdan bağımsız ve yerine getirilmesi müstehap bir taat olduğu için tesbîhatın terk edilmesi namaz için bir eksiklik sayılmaz. Bu bakımdan namaz kılındıktan sonra tesbîhat yapmadan camiden çıkmanın caiz olmadığı söylenemez. Fakat Yüce Allah’ı anmak ve sevap kazanmak için bunun büyük bir fırsat olduğu da unutulmamalıdır.
Farz namazlardan sonra “estağfirullah” demenin dayanağı nedir?
Namazların peşinde istiğfarda bulunmak sünnettir. Zira Hz. Peygamber (s.a.s.) selam verip namazdan çıkınca üç kere “estağfirullah, estağfirullah el-azîm ve etübu ileyh” veya benzeri sözle istiğfarda bulunup “Allahümme ente’s-selam ve minke’s-selam…” derdi. Getirilen istiğfarla namazdaki eksiklikler için Allah’tan bağışlanma dilenmiş olur. Bu itibarla, kılınan namazın akabinde imam ve cemaatin münferiden “estağfirullah…” demesi sünnete uygun bir davranıştır.
İkindi namazından sonra aşır okumak bid’at mıdır?
Namazlardan sonra, ciddi bir mazeret bulunmadığı durumlarda, yerinden hemen ayrılmayıp bir süre daha zikir ve tesbîhata devam etmek sünnettir. Hz. Peygamber (s.a.s.), namazların ardından bunun yapılmasını teşvik etmiş, bir kişi namaz kıldığı yerden ayrılmadıkça meleklerin ona dua etmeye devam edeceğini haber vermiştir. Diğer taraftan Hz. Peygamber (s.a.s.), sabah namazından sonra Haşr süresinin son üç ayetinin, geceleri de Bakara süresinin son iki ayetinin okunmasını tavsiye etmiştir. Sabah namazı dışında Hz. Peygamber’in (s.a.s.) namazlardan sonra okunmasını tavsiye ettiği özel bir aşır ya da süre yoktur. Bununla birlikte Kur’an-ı Kerim’de, “Namazı kılıp bitirince de, ayakta, otururken ve yanınız üzerinde yatarken de (daima) Allah’ı anın.” (Nisa, 4/103) buyrulması, hem bu konuda bir genişliğin bulunduğunu hem de zikir ve tesbîhatın yalnız namazla sınırlı olmadığını ifade etmektedir. Namaz dışındaki kıraat, zikir ve tesbîhatta asıl olan, bunları herkesin kendi başına yapmasıdır. Hz. Peygamber (s.a.s.) dönemindeki uygulama bu yöndedir. Ancak daha sonraları tesbîhatın müezzinin rehberliğinde topluca yapılması ve ‘aşır’ okunması bazı ülkelerde yaygınlaşmış, günümüze kadar da uygulama bu şekilde gelmiştir. Buna göre, ikindi namazından sonra aşır okunması konusunda herhangi bir rivayet bulunmamakla birlikte yukarıdaki ayet ve hadisler ışığında, din tarafından vacip kılınmış olduğu inancına kapılmamak kaydıyla Kur’an okunmasında bir sakınca bulunmadığı söylenebilir.
Namazdan sonra Ayetü’l-kürsî okumanın hükmü nedir?
Namazlardan sonra ‘Ayetü’l-kürsî’yi okumak menduptur. Zira Hz. Peygamber (s.a.s.), ‘Ayetü’l-kürsî’yi özellikle yatmadan önce ve namazlardan sonra okumuş ve müslümanlara okumalarını öğütlemiştir ( Diyanet fetvalar kitabından alınmıştır)

Sakarya araç kiralama Sakarya evden eve nakliyat