Şereflikoçhisar Tuzgölü Haber Gazetesi

Gazete – Matbaa – Baskı İşleri

TELKİN NEDİR,NASIL YAPILIR VE DİNİ HÜKMÜ NEDİR?

Telkin, ölmek üzere olan kişiye kelime-i tevhidi; definden sonra ise kabri başında ölüye iman esaslarını hatırlatmaya denir. Hz. Peygamber, “Ölmek üzere olanlara ‘lâ ilâhe illallah’ demeyi telkin ediniz.” buyurmuştur. Ölüm döşeğindeki kişilerin sağ tarafı üzerine çevrilerek yüzü kıbleye gelecek şekilde yatırılması müstehaptır. Aklî melekeleri yerinde olup konuşma yeteneğini kaybetmemiş kişiye kelime-i tevhid telkin edilir. Telkinin amacı hastanın hayata veda ederken tevhid inancını hatırlamasına yardımcı olmaktır. Telkin sırasında “kelime-i tevhid” ve “kelime-i şehadet” söylemekle yetinilmeli; kişi, söylemeye zorlanmamalıdır. Hz. Peygamber, ölmek üzere olan kişinin yanında Yasin suresini okumayı da teşvik etmiştir. Ayrıca definden sonra kalabalık dağılınca, orada kalan bir kişinin kabrin başında yüksek sesle ve ölüye hitaben iman esaslarını hatırlatması şeklindeki telkin de bazı âlimlerce meşru görülmemekle birlikte, mükellef olduktan sonra vefat eden kimsenin kabrinin başında bunun yapılabileceğini söyleyen âlimler de vardır.
Kıbleye yönelik olarak defnedilmediği sonradan anlaşılan bir cenaze için herhangi bir işlem yapılır mı?
Cenazenin yüzü kıbleye gelecek şekilde sağ tarafına yatırılarak defnedilmesi sünnettir. Ancak bilmeyerek kıble dışında bir istikamete doğru defnedilen cenaze olduğu gibi bırakılır. Zira meşru bir mazeret bulunmaksızın kabrin açılması caiz değildir.
Ameliyatla kesilen bacak veya kol gibi vücut azalarının defin işlemi olur mu?
Herhangi bir sebeple bir kimsenin kesilen veya kopan kolu ya da ayağı, temiz bir bez parçasına sarılır, namazı kılınmaksızın mezarlığa veya uygun bir yere gömülür.
Gayrimüslim bir kimse müslüman mezarlığına veya müslüman bir kimse gayrimüslim mezarlığına defnedilebilir mi?
Ölen bir kimsenin, kendi dininden olan kimselerin mezarlığına gömülmesi genel bir uygulamadır. Bu, ölü ile ilgili işlemler konusunda her dinin kendine has uygulamaları bulunmasından kaynaklanan bir durumdur. Ölünün yıkanıp kefenlenerek defnedilmesi, kabir ziyareti ve ölüye dua gibi İslamî gelenekte var olan uygulamaların sürdürülebilmesi ve dinî kültürün bu alanda ayakta tutulabilmesi açısından müslüman mezarlarının diğer inanç sahiplerinin mezarlarından ayrı alanlarda bulunması önem arz etmektedir. Nitekim tarih boyunca müslümanlar bu konuda hassas davranmışlar, müslüman mezarlarının başka inançtan olanların mezarları ile karışmamasına özen göstermişlerdir. Bununla birlikte müslümanlar arasında yaşayan bir gayrimüslimin ölümü hâlinde kendi din mensuplarının gömüldüğü bir mezarlık yoksa ve başka yere nakli de mümkün değilse, cenazesi müslüman mezarlığının uygun bir yerine defnedilebilir. Tıpkı bunun gibi, bir müslüman da gayrimüslim bir toplum içinde ölür ve defnedilecek bir müslüman mezarlığı bulunamazsa, cenazesi gayrimüslim mezarlığının diğer mezarlardan ayrı uygun bir yerine defnedilebilir. Bununla birlikte azınlık olarak yaşayan müslümanlar, bulundukları ülkelerde cenazelerini defnedebilecekleri bir kabristan tahsisi gayretinde olmalıdırlar.
Ölüyü tezkiye etmenin anlamı ve hükmü nedir?
Ölen kimsenin, iyi bir insan olduğuna Müslümanların şahitlik etmelerine tezkiye denir. Her Müslüman, öldüğünde hakkında güzel şehadette bulunulacak bir hayat yaşamaya çalışmalıdır. Bununla birlikte ölünün, tanıyanlarının güzel şehadetlerinden –her bakımdan öyle olmasa bile– yararlanacağı umulur. Hz. Peygamber (s.a.s.) şöyle buyurmuştur: “Bir Müslüman öldüğünde yakın komşularından dört hane halkı kendisi için, ‘Bu adam hakkında hayırdan başka bir şey bilmiyoruz’ diye şehadet ettiklerinde, Allah Teâlâ şöyle buyurur: ‘Ey müminler! Sizin bildiğinizi, bu ölü hakkındaki şehadetinizi kabul ettim, sizin bilmediğiniz kusurlarını da ben affettim. Tezkiye için cenaze namazından önce veya sonra, “Bu kişiyi nasıl bilirsiniz?” şeklindeki soruya, iyi olarak bilinen kişiler için “İyi biliriz” diye şahitlik etmek, kötü olarak bilinen kişiler için susmak, tanınmayan kimseler için ise, “Allah rahmet eylesin” demek uygun olur. Zira Hz. Peygamber (s.a.s.), “Ölülerinizi iyilikleriyle anınız, kötülüklerinden bahsetmeyiniz.” buyurmuştur.
Ölen bir kişi, hayatta olanların hâllerinden haberdar olabilir mi?
Hz. Peygamber’in (s.a.s.), Bedir savaşında müşrik ölülerine seslendiği, onlarla konuştuğu ve onların, kendisini duyduklarını haber verdiği yine kabir ziyaretinde bulunanların orada medfun bulunan ölülere selam vermelerini tavsiye ettiği, ayrıca kendisinin de Baki’ kabristanına giderek orada medfun bulunanlara selam verdiği sabittir. Yine rivayet edildiğine göre Hz. Peygamber, dünyada yaşayanların yapmış oldukları amellerin ölmüş akraba ve yakınlarına gösterileceğini ve iyi amellerine sevinip kötü amellerine de üzüleceklerini haber vermiştir. Bazı İslam âlimleri, bu hadislere dayanarak, ölülerin hayatta olanların hâllerinden Allah’ın izin verdiği ölçüde haberdar olabileceklerini ifade etmişlerdir. (Diyanet fetvalar kitabından alınmıştır)

Sakarya araç kiralama Sakarya evden eve nakliyat