Peygamber Efendimiz (s.a.s)’in buyurduğu üzere, Allah katında günlerin en değerlisi. Mübarek Kurban Bayramı. İbadet ve taatimizle, zikir ve şükrümüzle Rabbimize kulluğumuzu arz ettiğimiz, kurbanlarımızla Allah’a yaklaştığımız mukaddes bir zaman dilimi. Bizleri böylesine kıymetli bir vakte kavuşturan Cenâb-ı Hakk’a sonsuz hamd ve sena olsun. Bayramları nasıl idrak edeceğimizi öğreten Resûl-i Ekrem Efendimize salat ve selam olsun.
İki gün sonra ilk işimiz olan bayram namazımızı eda edeceğiz, sonra da inşallah kurban sevincini yaşayacağız. Allah Resûlü (s.a.s) bir hadisinde kurban ibadetinin faziletiyle ilgili şöyle buyurmaktadır: “Âdemoğlu kurban günü Allah katında kurban kesmekten daha güzel bir amel işlememiştir. Nitekim Kurban, rızasını kazanmak amacıyla Yüce Rabbimize sunduğumuz kıymetli bir hediyedir. Malımızla ve canımızla O’nun yolunda olduğumuzun en büyük nişanelerinden biridir.
Bayramlar; rahmet ve bereket vakitleridir. Peygamberimize ümmet olma şuuruyla kardeşliğimizi diri tutma anlarıdır. Bayramlar; sevinme ve sevindirme, barış ve huzur zamanlarıdır. Anne babamızın, kardeşlerimizin, akrabalarımızın ve komşularımızın gönlünü ziyadesiyle hoşnut etme günleridir.
Bayramlar, yardımlaşma ve paylaşmayla güzelleşir. Öyleyse bayram sevincimizi artırmak için kurbanlarımızdan, akraba ve komşularımıza ikram edelim. Yoksul, yetim ve kimsesizlerle paylaşalım. Yüce Rabbimizin şu tavsiyesine uymaya gayret gösterelim: “…Allah’ın kendilerine rızık olarak verdiği kurbanlıkları belirlenen günlerde kesecekleri zaman üzerlerine Allah’ın adını ansınlar. Artık onlardan siz de yiyin, yoksula fakire de yedirin.
Bayramlar, kardeşlik ve muhabbet günleridir. O halde, bu nadide günleri fırsat bilerek dargınlıkları ve küskünlükleri sonlandıralım. Unutmayalım ki bir Müslümanın üç günden fazla, kardeşiyle küs durması helal değildir. Bayramlar aynı zamanda “sıla-i rahim” yani dost ve akraba ziyareti günleridir. Ancak salgın hastalıkla imtihan edildiğimiz şu günlerde temizlik, maske ve mesafe kurallarına özenle riayet edelim; sevinç günlerimize hüzün gölgesi düşürmeyelim.
Bu mübarek günlerin hakkını vermek için üzerimize düşen vazifeleri yerine getirelim. Özellikle, Arefe günü sabah namazıyla başladığımız ve bayramın dördüncü günü ikindi namazıyla birlikte sona erecek olan teşrik tekbirlerini unutmayalım.
Bütün ibadetlerimizin olduğu gibi, kurbanlarımızın da en önemli gayesi Rabbimize kulluğumuzu, tazim ve muhabbetimizi sunmaktır. Takva şuuruna ulaşarak Rabbimizin razı olduğu kullar zümresine ilhak olmaktır. İnşallah bu bilinçle kurbanlarımızı keseceğiz. Hz. İbrahim’in sözüne sadık oluşunu, Hz. İsmail’in Rabbine teslim oluşunu kendimize örnek edineceğiz. Bu bayram, temizlik konusunda her zamankinden daha fazla duyarlı olmaya ihtiyacımız var. Peygamberimizin “Temizlik imanın yarısıdır.hadis-i şerifini hatırlamaya, mümine yakışır bir hassasiyetle hareket etmeye ihtiyacımız var. Korona salgınıyla mücadele ettiğimiz şu günlerde, tedbirlere uymaya, samimiyetle ibadet ederken kendimizi ve çevremizi korumaya mecburuz. Kurbanlarımız bize emanettir. Onları incitmeyelim. Şefkatli ve özenli davranalım. Bayramlar sevinç günleridir. Komşularımızı, akrabalarımızı, hasta, yaşlı ve yalnız kardeşlerimizi bu sevince ortak edelim. Mübarek günlerde dargınlıklara ve küskünlüklere son verelim. Bayramın huzurunu hep birlikte yaşayalım. Ancak hastalıkların yayılmasına sebep olarak bu kıymetli günleri hüzne çevirmeyelim. Maske ve güvenli mesafe kuralına riayet edelim. Bayram günlerinde ve salgın süresince tokalaşmaya, kucaklaşmaya ve musafahaya ara verelim. Ayrıca Arefe günü sabah namazıyla başladığımız ve bayramın dördüncü günü ikindi namazıyla birlikte tamamlayacağımız teşrik tekbirlerini unutmayalım.
Yazımızı bitirirken sizleri bayram süresince kurban kesiminde, ziyaretleşmede, bilhassa trafikte anlayışlı ve sabırlı olmaya davet ediyorum. Yüce Rabbimiz, bizleri her türlü kaza ve beladan muhafaza buyursun. Salgın hastalıklardan, savaş ve acılardan halâs eylesin. Nice bereketli bayramlarda buluştursun. Allah’ın selamı, rahmeti, ikram ve inayeti üzerimize olsun! Bayramımız mübarek olsun!(Diyanet İşleri Başkanlığı Hutbeleri)
Kıymetli dostlar
İlçemizden hacc ibadeti için yola çıkan hacılarımız bulunmaktadır. Bunlar şuanda Allahın evi kabeyi tavaf etmektedirler. Peygamber efendimizin mescidinde efendimizi selamladılar ve gönderdiğimiz selamları efendimize ulaştırdılar.
Yarında hacı olmak için arafata çıkacaklar rabbim hacılarımızın ibadetlerini tavaflarını saylarını kabul etsin. Hacılarımızın sağ ve salimen memleketlerine dönmeyi Allah nasip etsin. En kısa zamanda yıllarca sıra bekleyen hacı kardeşlerimize nasip eylesin inşallah. Hayırlı bayramlarınız olsun.
Hac kelimesi, lügatte kasd ve teveccüh mânasına gelmektedir. Dinî mânası ise, belli bir yeri, muayyen bir zamanda, belli hareketlerle ziyaret etmektir. Belli bir yer, Kâbe-i Muazama ve Arafat’tır. Muayyen zaman; Şevval, Zilka’de ve Zilhicce ayının ilk 10 günüdür. Belli hareketler ise; Kâ’be’yi tavaf, Arafatta vakfe, sa’y gibi hacca mahsus hareketlerdir. Ebu Hüreyre’den rivayet edildiğine göre, Peygamber Efendimiz şöyle buyurmuşlardır: “Kim hac eder de şehevatı terk edip günah işlemezse (kötü söz ve davranışlardan sakınırsa) geçmiş günahları bağışlanır.” “Hac ve ömre için Beytullah’a gidenler, müslümanların Allah’a gönderilmiş temsilcileridir. Dua ederlerse kabûl eder. Mağfiret dilerlerse bağışlar.”
Diğer bir hadîs-i şerîfte de, hac ile Umrenin, ateş körüğünün demir, altın ve gümüşün pas ve lekelerini giderdiği gibi günahları gidereceği beyan buyurulmuştur. Özürsüz yere haccı terk etmek, üzerine hac farz olduğu halde hacca gitmeyi aklına bile getirmemek çok ağır bir günahtır. Hazret-i Ali’nin rivayet ettiğine göre, bu gibi lâkayt kimselere Allah Resûlü, “Yahudi ve Hıristiyan olarak ölsünler” şeklinde bedduada bulunmuştur.
Bir kimsenin sıhhat, para, zaman ve yol emniyeti bakımlarından hiçbir engeli yokken hacca gitmek istememesi, onun îman zâfiyetine delil sayılmıştır. Resûlüllah’ın bu duasına hak kazanan bu gibi kimselerin âkıbetinden korkulur.
DİĞER HABERLER
Bizim kadar var mı ki?
Sıla-i Rahim: Akrabalık Hukuku ve ahlakı
MEHMET ÇETİN- Mehmet Kutlu